Ümit Turhan

“BİZİM HİKAYEMİZ YARIM KALDI”

2018’de sektörümüzde pek çok acı kaybımız oldu. Ancak içlerinden biri vardı ki Türkiye asansör sektörünün en genç ve en başarılı isimlerinden birisiydi. İşindeki disiplini, analiz ve organizasyon yeteneği, insan kaynaklarının doğru değerlendirilmesi konularındaki tespitleri ve gerek personelini, gerekse firmasının bulunduğu çarşıdaki tüm çalışanları motive edip neşe kaynağı olan özellikleri ile unutulmaz bir isim olarak, Türk asansör sektörünün tarihine ismi yazdırdı. 

Sektör için yapacakları ve hedefleri her ne kadar yarım kalmış olsa da; çocuk denecek yaşta girdiği asansör sektöründe pek çok kişiye örnek olabilecek bir “azim ve başarı” hikayesi yazdı... Bu sayımızda kapak konuğumuz, dostlarının gönlünde yer etmiş unutulmaz hatıralarıyla E –Norm Asansör Genel Müdürü Ümit Turhan...

Asansör sektörü neşesini kaybetti....

E-Norm Asansör Genel Müdürü Ümit Turhan anısına hazırladığımız bu sayımızda; yarım kalan hikayesini en yakın dostları ve her şeyim dediği E-Norm Asansör’deki mesai arkadaşlarından öğreneceğiz. Erken ve beklenmeyen bu kayıp ile anlatımlarımızdaki kelimeler hep biraz buruk, hep biraz eksik olsa da onun hatırasını dergimiz vasıtası ile bir kez daha yâd edip sizlerle paylaşabilmek isteriz.

Ümit Turhan • Yiğit İnal

 “Ümit tam bir azim küpüydü”

Sektörün duayen isimlerinden, E Norm Asansör Yönetim Kurulu Başkanı Osman İnal’ın 13 yaşından beri yanında yetişerek, ailesinin bir parçası olan Ümit Turhan 1999 yılında sektöre adım atıyor. Onu en yakından tanıyan isim olan Osman İnal, Ümit Turhan’ın sektöre giriş hikayesini söyle anlatıyor:

OSMAN İNAL : Ümit babasını çok küçük yaşta kaybetti. Babası vefat edince, 13-14 yaşlarındayken Vedat ağabeyimin botanik bahçesinde çalışmaya başladı. Ben ilk önce Ümit’i abimin yanında tanıdım. Daha sonra Vedat Abim botanik bahçesini satınca İzmir’e yerleşmeye karar verdi. Vedat Abim Ümit ile birlikte İzmir’e geldiler ve Ümit bizim firmamızda asansör sektörüne giriş yaptı. 1999 senesi onun asansör sektörü ile tanıştığı yıldır. Asansörden tam olarak anlamadığı için şirkette ilk önce ufak işlerle başladı. Bizim insanımızdı zaten, kendimizden ailemizden bir farkı olmadığı için ofis içinde hemen kendine göre yapacak işler bulmaya başladı. Ama çok kısa sürede kendi kendine satın alma sistemlerini öğrendi. Ümit her şeyden önce bir azim küpüydü. Çok çalışkan bir çocuktu. Ben hayatımda Ümit gibi bir satın almacı hiç görmedim. On tane üniversite mezunundan oluşan bir satın alma ekibine Ümit’i değişmezdim. Bir insanın bir işi yapabilmesi için üniversite mezunu olmasına gerek yok, kafasının çalışması yeterlidir. Ümit’in de kafası çok iyi çalışırdı.

 “Mesleğinin zirvesindeydi”

OSMAN İNAL : Ümit’in zekası kadar içgüdüleri de çok iyiydi. Her şey içine doğardı. Mesela; “şu işi almayalım, şu adamın işini yapmasak” v.s. gibi sürekli hisleriyle konuşurdu. Ben de bazen “Ümit, oğlum sen de çok pimpiriklisin” der geçiştirirdim. Ama sonra Ümit’in uyarılarının hepsinin altından dediği gibi bir maraz çıkardı. Mesleğinde çok yükseldi. Mesleğinin zirvesine gelmişti. Bilmediği şey yoktu. Öleceğini de hissetmişti. Biz hiç ona ölümü yakıştıramıyorduk, konuşturmuyorduk, kızıyorduk lafını açtığında. Ama öleceğini hissediyor ve hep bunun üzerine konuşuyordu. Keşke her şeyi bu kadar bilmeseydi. 

“İŞTEN ÖTE BENİM İÇİN DEĞERİ BAŞKADIR”

Ümit Turhan’ın kaybı ile hem evladını hem de Genel Müdür’ünü kaybeden Osman İnal, Ümit Turhan’ın yeri doldurulamaz bir insan olduğunu şu sözlerle ifade ediyor:

OSMAN İNAL : Ümit, E Asansör için çok kıymetliydi. İşin alımı ile ilgilenmezdi ama depolardaki sayımlar, gelen malın takibi, satın alması, evrak takibi bunların hepsi Ümit’deydi. Ayrıca başına vazife olmayan pek çok işe de karışırdı.  Ümit’ti bu... Ne isterse onu yapardı.... Ne yaparsa da doğrusunu yapardı. Bana diyordu ki, “Abi istersen 750 tane iş al. Aldığın hiç bir iş ile ilgili gecikti diye şikayet eden olmaz” diyordu. Her şeyi çok iyi planlardı. İşten öte benim için değeri başkadır. Ümit ile beraberliğimiz ağabeyimin botanik bahçesinden bu tarafa sayarsak 25 sene... Dile kolay. Evlat gibi severdim, o da beni bir büyük abisi, babası gibi severdi. Çok düşkündük birbirimize. İş yerinde de herkesle iyiydi. Bazen bağırır çağırır, kızardı ama iki dakika sonra siniri geçince her şey düzelirdi. Herkes tarafından çok sevilirdi. 

Ümit Turhan • Osman İnal

“Satmıyoruz takıyoruz”

Sektörde yaptığı pek çok yorum ve eleştiri ile açık sözlülüğü ile bilinen Ümit Turhan’ın sektörde en çok üzerinde durduğu konulardan birisinin de herkesin kendi işini yapması konusundaki hassasiyeti olduğunu Osman İnal şöyle anlatıyor:

OSMAN İNAL: Ona sektör ile ilgili birisi bir şey sorduğunda her zaman doğruyu söylerdi. Kötüyse kötüyü, iyiyse iyiyi söylerdi. Sözünü hiç sakınmazdı. Çok dobra bir insan olarak tanınırdı. Biz hep montaj alanında ilerledik. Herkesin de kendi yaptığı işi yapmasından yanaydı. O yüzden üzerine bastıra bastıra hep söylediği bir lafı vardı onun ; “satmıyoruz takıyoruz” derdi. Şirket politikası gereği imalatı hiç bir zaman istemedik. Bırakalım kabinci kabinini yapsın ve satsın, panocu panosunu yapsın ve  satsın dedik. Herkes kendi rızkını kazanır derdik. Biz montajcıydık öyle de devam ettik. Bu Ümit ile sektörel anlamda ortak tavrımızdı. 

“Hayalleri yarım kalmayacak”

OSMAN İNAL : En büyük hayallerinden birisi üç farklı depomuzu büyük bir depoda  birleştirmekti. Manifaturacılar Çarşısı’nda bizim 600 metrekarelik bir yerimiz vardı. Oraya bir kaç katlı yer yaparak İzmir’in farklı yerlerindeki depolarımızda bulunan malzemeyi burada toplamak istiyorduk. Böyle ortak bir hayalimiz vardı, yapamadık.... Ama inşallah ilerde onunla ortak bu hayalimizi gerçekleştirebileceğimiz günler gelir de, o da huzurla uyuduğu yerden bunları görür. Hayalleri yarım kalmayacak, biz onun için çalışacağız.

DOSTLARI ÜMİT TURHAN’I ANLATTI

Ümit Turhan; giderken onun hatırasını yaşatacak ve onu her zaman anacak pek çok dost ve can arkadaş bıraktı. Biz, görüşebildiğimiz arkadaşlarının gözünden Ümit Turhan’ı biraz daha yakından tanımaya çalışacağız.

CEM BOZDAĞ CE MÜHENDİSLİK

Ümit deyince insanın aklına pek çok şey gelir ama anlatması kolay değildir. Onunla ilgili ilk aklıma gelen ve hemen sıralayabileceğim özellikleri ise; neşeli, şakacı, hayat dolu, muzip, işini seven, pazarlıkta usta, konuşkan ve herkesçe sevilen bir insan olması diyebilirim. Kaybetmeden bir gün önce onu en son hastanede gördüğümde bile hala neşeli ve şakacı tavrı ile  bize espriler yapmıştı. İyileşince beni umreye götürür müsün, demişti. Ben de kendisine orada söz vermiştim, aramızda bir plan dahi yapmıştık. Ancak kısmet olamadı. Ümit’i hafızamda hep güler yüzüyle hatırlıyorum. Son şakasını da zamansız bir şekilde bizden ayrılarak yaptı. Sevgi, hasret ve rahmetle anıyoruz. Mekanın Cennet olsun güzel insan.

EMRE SAPMAZ EGE LİFT ASANSÖR

“İzmir’in gözbebeğiydi”

Ümit benim can dostumdu. Babam ve Osman İnal beraber çok çalıştıkları için biz Ümit ile hemen hemen aynı firmanın ön bahçesinde koşturmuş çocuklar olarak büyüdük. Ailecek de görüşürdük, hâlâ da öyle. Oğlu, oğlum gibidir. Sadece benim için değil pek çok insan için de çok kıymetlidir. Hem insani özellikleriyle hem de işindeki başarılarıyla İzmir’in gözbebeğiydi. E Asansör gibi İzmir’in en başarılı montaj firmasında önemli işlere imza atarak, buranın İzmir’in gözde firmalarından biri haline gelmesine büyük katkı sağlamıştır. Çok neşeli bir insan olmasına rağmen çalışma alanına girdiği zaman tamamen ciddi bir hal alırdı. Örneğin malzeme getirecek tır gece dörtte gelecekse, o tırı karşılar ürünler depoya yerleşene kadar başında dururdu. Sabaha kadar ürünleri tek tek kontrol ettikten sonra hiç ara vermeden normal mesaisine de akşama kadar devam ederdi. Nasıl bir özel hayatı olursa olsun, sabah saat altı buçuk, yedi gibi firmaya gelir masasının başında olurdu. Ben hiç duymadım ki Ümit sabah uyumuş kalmış, işe gelememiş, bu gibi şeyleri hiç olmamıştır 

Ümit Turhan • Emre Sapmaz

“Nasıl neşesi ile insanları kendine çekerse, sinirliyken de bir o kadar ona yaklaşılmazdı”

Etrafında ne olursa olsun onun yüzü hep gülerdi. Neşesi yerindeyse etrafa da neşe katardı. Mesela mesai saatleri esnasında ansızın bir görüntülü arama yapardı, kendi kendine komik bir video çekip yollardı. Stresli halleri de olurdu elbette. Nasıl neşesi ile insanları kendine çekerse, sinirliyken de bir o kadar ona yaklaşılmazdı. Son günlerinde hastanede beraber çok zaman geçirdik. Bize hastane odasından da moral veren ses kayıtları yollardı. Bana hep; “herkes sapar Ali Emre sapmaz” derdi. Ticari zamanlarda çok sıkıntılı evreler yaşadığımda onun bu sözü ile yeniden ayağa kalkardım, moral bulurdum. Ölmeden önce de yine hastane de bana bunu söyledi. Yine oradan o haliyle beni motive etmeye çalıştı. 

HAKAN TOPRAKDEVİREN TUNA BUTON

“Sektörün deli oğlanıydı”

 Osman Abi’nin ilk malzemeciliğe başladığı dönemde Ümit ile tanıştık. Yanlış bilmiyorsam Ümit 15-16 yaşlarındaydı o zaman. İlk tanıştığımızda çocuk yaşına rağmen aksi bir adam olarak tanıdım. E Asansör kurulduğu sıralarda biz de sektöre Buton yapmaya başlamıştık. İlk zamanlar beni bir hayli uğraştırdı. Uzun yılar E Asansör’e buton satamadım. Bir süre sonra ise iyi işler yaptık ve uzun yıllar süren bir dostluğumuz da devam etti. Sektörün deli oğlanıydı. Sürekli bizimle uğraşırdı. İnsanı kızdırmaktan, açıklarını yakalayıp uğraşmaktan zevk alırdı. Beni kızdırmak için elinden geleni yapardı. Ama ona asla kızamazdım çünkü içinde bir kötülük barındırmadığını bilirdim. Mesela ; “butonda para yok, bırak bu işleri” derdi. Sırf ben sinir olayım diye; gidip başka bir firmanın butonlarından numune alır, girişe koyardı. 

Hakan Toprakdeviren

“Ümit için kaybetmek diye bir şey yoktu”

Sonra bu hastalık ve hüzün... Çok şey paylaştık onunla. Yeri dolmaz bir insandı.  Her zaman  “Sabah beşte ayaktayız, işimizin başındayız” derdi. Biz sektörel olaylara daha pembe bakmaya çalışırken o her şeye daha ciddi, daha rasyonel yaklaşımlarda bulunurdu. Hepimizden daha çok çalışırdı. Ümit’in kaybı E Asansör için çok büyük bir boşluk olmalı. Çünkü onun dünyası E Asansör’dü. Mutlu bir evliliği, çok güzel bir çocuğu vardı. Onun dışında çok büyük hayalleri olan bir adam değildi. Çünkü yoktan gelmişti ve elindekinin kıymetini iyi bilirdi, şikayet etmezdi. Ama E Asansör’ün para kaybetmesi gibi bir şeye asla tahammül edemezdi. Yeri gelir Osman abi “olur öyle boş ver” derdi. Ama o kafaya takardı. Oysa ki ticaret bu, kazanılır da kaybedilir de... Ama Ümit için kaybetmek diye bir şey yoktu. Biz üçüncü uykudayken o beşte gelir ray indirirdi. E Asansör gibi büyük bir firmayı idare etmek her kafanın yapacağı bir iş değildi. 

MEHMET KAPTAN EFE ASANSÖR

“Bizimki bitmemiş bir hikayeydi”

Mehmet Kaptan

Ümit hakkında konuşmak hala beni çok burkuyor. Çok zorlanıyorum açıkçası. Çünkü benim için can dostu tabirinin tam karşılığıydı... Sektöre girdiği tarihten itibaren tanışıyoruz. Çok gençti, bu gidişi hiç beklenmiyordu. Mutlu son diye bir şey yokmuş, mutlu sonlar bitmemiş hikayelerdeymiş. Bizimki bitmemiş bir hikayeydi. Ümit’in en büyük özelliği sevdiği şeyleri yapmaktan geri durmazdı. Çünkü başka türlü iş stresinden bunalımından çıkamazdı. Tarzı olan bir adamdı. Onun için siyah ve beyaz diyebilirim. Onda asla griler yoktu. Çok netti, çok açıktı. Benim son yıllarda asansör sektöründe pazar günü ve o kadar uzak bir mesafe olmasına rağmen gördüğüm en kalabalık cenazeydi. Kavga ettiği adam bile cenazesinde vardı. Çünkü içinde kimseye karşı bir kötülük beslemezdi. Sinirlendirdiği insanlar olabilirdi ama onu sevmeyen yoktu. Dosdoğru bir adamdı. Kendi bulunduğu pozisyona ait çok iyi ön görüleri vardı. İşini çok iyi organize eder ve yönetirdi. Yaptığı her şeyi sunar, anlatır ve birileri ile paylaşırdı. Asla biri de buna kızar mı, istemez mi ya da lafıma alınır mı gibi vesveselere girmezdi. Ne söylemek istiyorsa söyler, ne yapmak isterse yapardı. 

MERT ÖĞÜŞLÜ EAYSAD BAŞKANI

“Sektör için de yapacağı çok şey vardı”

Ümit ile biz Osman abi vasıtası ile tanışmıştık. Ben sektöre gireli 20 yıl oldu. Girdiğim ilk günden beri de tanıdığım, aynı mahallede iş yaptığım birisiydi. Osman abilerin oğlu gibiydi. Deli dolu bir arkadaştı. Bana karşı, belki de yaşımdan kaynaklı olarak, hep saygılı olmuştur, en ufak bir kusuru olmamıştır. Allah rahmet eğlesin, yattığı yerde huzur versin. Yoğun çalışan bir firmanın organizasyonunu yapıyordu. Basit bir işi yoktu, mutlaka hem iş anlamında hem de insan anlamında eksikliği hissediliyordur. Sektör için de yapacağı çok şey vardı, erken bir kayıp oldu. Allah geride kalanlara sabır, oğlu Ege’ye uzun ömürler versin.

YİĞİT İNAL E ASANSÖR GENEL MÜDÜR 

“Makinaları sevmeyi, rayları koklamayı bana o öğretti”

Ümit abi çok deneyimli, çok dolu bir insandı. Kimse onun vefatını kabullenemedi. Ben Ümit abi ile babam arasında yetiştim. İşi öğrenmem için babam beni çok küçük yaşta işe başlattı. O yıllarda babam, beni Ümit Abi’ye teslim etti. “İlk işlerini Ümit Abi’nden öğreneceksin” dedi. Malzeme takibi, organizasyon, satın alma v.s. gibi işleri ondan öğrendim ben. Ümit Abi beni, depoya götürürdü ve rayı koklatırdı: “rayı kokla kokusunu al” derdi. Oradan makinaların yanına götürürdü, onlara sanki bir çocuğun ya da sevdiği bir hayvanın başını okşar gibi sevgi ile dokunurdu. Bana da makinaları sevmeyi, rayları koklamayı yani daha doğrusu yaptığımız işin ham maddeleri ile haşır neşir olmayı o öğretti. Tabi bu işin  İşin esprisi bu ama işini böyle severek yapan bir adamdı. E Asansörü çok severdi. Diyelim ayda 30 tane iş alıyoruz, o bir ay 25’e düşsün üzülürdü. Kendine koyduğu hedefler hep iş ile ilgiliydi. 

“Göstermelik davranış kalıplarından hiç hoşlanmazdı”

İş dışında çok güzel bir abi kardeş ilişkimiz vardı. Benim aynı zamanda çok yakın bir arkadaşımdı diyebilirim. Onun kaybını hiç beklemiyordum, hâlâ çok şaşkınım. Onun en belirgin özelliklerinden birisi sahte, göstermelik davranış kalıplarından hiç hoşlanmazdı. Dilinde kemik yoktu. Zaten ne kazandıysa ondan kazandı, ne kaybettiyse de ondan kaybetti. Hayatı dolu dolu yaşadığı için bazen konuştu mu 50-60 yaşında bir insan gibi gelirdi insana, bazen de bir çocuk gibiydi. Kimseye kin gütmezdi.

DİLEK DİLEK ÇÖZÜM ASANSÖR

 “Ümit ile birlikte çarşımızın neşesi kayboldu”

Ümit deyince aklıma ilk gelen sabahları mahalleye en erken gelerek dükkanını açmasıydı. Hayatımda onu, ilk defa personelini davulla zurnayla montaj yapmaya şantiyelerinin başına yollayan yönetici olarak tanıdım. Sabahları şantiyeye gidecek 50-60 kişilik personel ilkin buraya gelirdi. Personelin işlerini dağıttıktan sonra eline bir karaoke mikrofonu alıp, o an ki konuya uygun sözlerde şarkılar uydurup, davul çalarak onları işlerinin başına gönderirdi. Ümit ile birlikte çarşımızın neşesi kayboldu. Ümit aynı zamanda çok da duygusal bir adamdı. Herkes onu, çok sert ve ketum bir adam olarak bilir. Ama aslında bir yandan da çok duygusal bir adamdı. Azıcık bir lafınızla onu kırabilirdiniz.

“Büyük işler yapar ama çok küçük şeylerle mutlu olurdu”

İş disiplini çok yüksekti. Ne isteyeceğini ne alacağını çok iyi bilirdi. O yeter ki inat etsin, kimse onun aldığı fiyatlarla rekabet edemezdi. Tabi çok küçük yaşlarda bu işe girmiş olması, Osman Abi’nin yanında yetişmesi tüm bunlarda etkili oldu. Sektörün gidişatına en çok kızan insanlardan biriydi o. Genel işleyiş ile ilgili sıkıntılardan bahsederdi. Onun dışında kesinlikle kişisel serzenişlerde bulunmazdı. İşini seven, elindeki ile mutlu olan bir adamdı. Büyük işler yapar ama çok küçük şeylerle mutlu olurdu. 

GÖKHAN KOÇ NAZAR ASANSÖR

“Başarı onun hayatında kaçınılmazdı”

İşkolik tabirine uyan, işinde çok başarılı bir insandı. Onun bu başarısının ardında disiplinli olması ve organizasyon konusundaki pratik zekası yatıyor. Sürekli iş düşünen bir adam olduğu için başarı onun hayatında kaçınılmazdı. Onun eksikliği her yerde hissediliyor. Sadece E Asansör açısından değil, İzmir sektörü açısından  Ümit Abinin eksikliği büyük kayıp. Sabah kalkarsınız, işler üst üste gelir, stres vurmaya başlar, derken bir video gelir; Ümit Abi keyifli bir günaydın videosu çekmiştir, onu yollar. Davullu zurnalı videolarıyla keyfimizi yerine getirirdi. Bir an için tüm iş stresini, sıkıntıları bize unuttururdu. 

Ümit Turhan • Gökhan Koç

“Tek başına sahte firmalarla savaşırdı”

Dosdoğru bir adamdı. İçindeki düşüncesini hiç saklamazdı. Hatta buraya şirketi ziyarete gelen kişilerden sevmediği biri varsa, asla içindeki düşüncesini saklayamaz doğrudan fikrini yüzüne karşı söylerdi. Piyasada sahtekarlık yapmış, insanları kandırmış, kusurlu mal satmış biri varsa mutlaka arkadaşlarını uyarır, tedbirli olmalarını isterdi. Bunu o kusurlu davranışı yapan adamın yüzüne karşı söylemekten de çekinmezdi. Tek başına sahte firmalarla savaşırdı. Sektörün adını kötüleyen firmalardan uzak dururdu. Sektörde yüz akıyla anılmak isterdi. Firmasının başarısı ve prestijini korumak, onun meslek hayatındaki öncelikli hedefiydi. 

HAKAN YORGANCI EGE BIDIK ASANSÖR SATIŞ MÜDÜRÜ

“İş ve arkadaşlığı asla birbirine karıştırmazdı”

Ümit benim 96 yılında tanıdığım iyi bir arkadaşımdı. Onunla birlikte uzun süre bu sektörde hizmet verdik. Benim neşe kaynağımdı. Hatta sektörün neşe kaynağıydı diyebiliriz. Biz  eğleneceksek, güleceksek ya da derdimizi paylaşacaksak illa ki onunla birlikte yapardık. Biz onu kaybettiğimiz de en çok neşemizi kaybettik. Sektörün stresten sığındığı bir limandı. Ümit’in gidişi bizi çok kötü etkiledi. Bu sektörde vakit geçirmiş, çalışmış kim varsa bunu onaylar; çok samimi içten biriydi, içindekini tutamazdı hemen paylaşırdı.

Onun için ailesinden sonra işi gelirdi. İşi için her şeyi göze alabilirdi. Programını çok iyi planlardı. Söz verdiği yerlere programında ve gününde teslimatlar yapardı. İş ve arkadaşlığı asla birbirine karıştırmazdı. İş konusunda hiç kimseye arkadaşlarına dahi taviz vermezdi. En doğru şekilde yapardı işini. 

SONER SEYHAN E ASANSÖR BAŞMONTÖRÜ

Onunla beraber çalışmak çok güzeldi. Bazen abi kardeş gibiydik, bazen müdür, müdür yardımcısı gibiydik. Personel ile birlikte her gün mutlaka bir kere anıyoruz onu burada. Çok deli doluydu. Elbette maddi manevi her anlamda eksikliğini hissediyoruz. Sabahleyin buraya gelirdik, kahvaltımızı yapardık, saat 8 oldu mu, eline mikrofonunu alırdı; “hadi gidin artık” diye  avaz avaz bağırırdı. Ardından bir de eline davulunu alırdı, şarkılar söyleyerek işe yollardı. Bizde personele birlikte “delirdi yine, biz kaçalım” der, güle oynaya yola çıkardık. Bazen de çok korkuturdu bizi. Çünkü kızdığı zaman yer yerinden oynardı. Bazen şirkete bir geliyorduk, deponun kilidi kırılmış ya da bir yerde cam inmiş. “Tamam, yine biri Ümit Bey’i kızdırmış” diyorduk.

“İşinde hata payı çok azdır”

Çalışmayı çok seviyordu. Elindeki malzemesini çok iyi bilirdi. Malzeme sorumlusuna; “aşağıda söyle bir regülatör varmış” diye sorardık, sorumlu “yok”, derdi. Ümit ise “var” diye ısrar ederdi. Sonra aşağıya iner bulur getirirdi. Depoda ne malzeme olduğunu herkesten daha iyi bilirdi. Kimse onunla o konuda iddialaşamazdı. Hata payı da gerçekten çok azdır. Hangi inşaata ne lazım, hangi malzeme, nereye, ne zaman gidecek hepsini tekrar tekrar kontrol ederdi. Bizim için çok zamansız ve acı bir kayıp oldu. Onu, özlemle her daim anıyoruz.