Dünya Markası Hedefiyle İlerleyen Bir Yönetici Devrim Gecegezer “Bu İşe Hayatımızı Koyduk”

Artık biliyorsunuz, her sayımızda kapak konuğumuza ayırdığımız “Patron Katı” köşemizde, sektörün güçlü isimlerinin başarı öykülerini sizlerle paylaşıyoruz. Bu sayımızda, Patron Katı’nda yine önemli bir ismi konuk ediyoruz. Dünya asansör sektörünün kat ve kabin kumanda paneli devlerinden biri olmaya aday markalarımızdan GENEMEK (Gen Elektromekanik San. Tic. Ltd. Şti.) ‘in kurucu ortağı Devrim Gecegezer, sektöre giriş hikayesini ve kısa sürede kat ettikleri zorlu yolculuğu Haber Asansörü okurları için paylaştı.

CAN SIKINTISIYLA BAŞLAYAN TASARIM HİKAYESİNDEN, DÜNYA PAZARINDA KOPYALANAN ÜRÜNLERE...

Sektörde; işindeki çalışkanlığı, kısa zamanda çok işler başaran keskin zekası ve dünya pazarında kopyalanan özgün tasarımları kadar, beyefendiliği, doğaya ve hayvanlara olan sevgisi, sosyal projelere verdiği desteği ve pek çok fabrikaya göre daha fazla engelli personel istihdam eden çalışma prensipleriyle de kendisinden sıkça söz ettiren bir isim O. Tüm bunlarla birlikte çalışanlarının patronu değil ağabeyi olmayı başarabilmiş, ustalarına saygıyı hiç bir zaman elden bırakmamış, bu kültürle yetişmiş ve aynı sektörel kültürü kendi çalışanlarına da aşılamak için çaba göstermiş, işinin aşığı genç bir yönetici. Rastlantı eseri yönetici oldum, diyen Devrim Gecegezer; “GENEMEK için asıl kıymet gördüğüm yer tasarım”, diyor. Dolayısıyla GENEMEK Yöneticisi tabiri yerine, “Baş Tasarımcısı” terimini daha yerinde ve doğru buluyor. Yöneticilik ve işlerin yürüyüşündeki dengeyi sağlama görevini ise, daha çok ortağı Özgür Ömer Kal üstleniyor. GENEMEK Baş Tasarımcısı ve Kurucu Ortağı Devrim Gecegezer ile Patron Katı’nda  oldukça keyifli bir sohbet sizi bekliyor. Öncelikle sektöre giriş hikayenizle başlayalım. Asansör sektörü ile nasıl tanıştınız? Devrim Gecegezer: “1999 Düzce depreminin yaşandığı dönemlerdi. O sıralar  telefon makinaları üreten PENTA Telekomünikasyon A.Ş.’de ortağım Özgür Bey ile beraber Ar-Ge biriminde çalışıyorduk. Yaptığımız iş son birkaç senedir hep aynıydı. Bir Ar-Ge teknikeri için en kötü şey sürekli aynı şeylerin tekrardır. Bir süre sonra sıkılmaya başlıyorsunuz. Bu can sıkıntısıyla işimizi yapmaya devam ederken, hani o insanların hayatını değiştiren ünlü telefon aralamaları vardır ya, işte o telefonlardan biri o gün bana da geldi. Telefonun ucunda eski iş arkadaşım Ertuğrul Bey vardı; “Devrim şu adres bir tasarım istiyormuş, ilgilenir misin?” dedi. Ben de normalde dışardan tasarım yapan bir adam değilim, çünkü çalıştığım yerde koşullarımız oldukça iyiydi. Sadece tek bir sorunu vardı; sürekli aynı şeyleri tekrar etmenin getirdiği can sıkıntısı, insanı bir süre sonra rahatsız etmeye başlıyor. Dolayısıyla teklifi kabul ettim. Akşam verilen adreste  CENTA’dan Tansu Şarlak Bey ile tanıştım. O sıralar Türkiye’de boy fotosel için yerli üretim yok. Görüşmeye gittiğimde ithal bir boy fotosel masanın üzerindeydi. Benden önce bir kaç kişi daha bu ürünü yapmayı denemiş ama başarılı olamamışlar, haliyle bana karşı biraz tereddütle yaklaşıyorlar. Ben kendi imkanlarımla bir kaç gün içerisinde bir prototip hazırladım. Prototipi görünce şaşırdılar. Akabinde verdiğimiz teklif olumlu karşılandı. Şimdi dönüp baktığımızda o kadar komik bir fiyat teklifi vermişiz ki... Tek amacımız farklı şeyler denemekti. Açıkçası sektöre biraz tesadüf biraz da can sıkıntısından girdik diyebilirim. Şu an kendi tasarım ve imalatımız olan ürünler 55 ülkeye ihraç ediliyor. İlk tasarımın ardından kendi firmanızı kurma fikri nasıl gelişti?  Centa’ya yaptığımızı boy fotosel projesinin nihayete ermesi yaklaşık 1 yılı bulmuştu. Bu süreçte bir yandan asansörle ilgili başka projeler oluşmaya başladı. Ardından bir baktık ki gerçekten Türk Asansör Sanayisi, yerli komponent arayışında ve aksesuar tabir ettiğimiz çoğu ürün  hala ithal ediliyor. Bu fırsatı değerlendirmek istedim ve çocukluktan beri arkadaşım, yoldaşım Özgür Kal Bey’e GENEMEK fikrini anlattım. Delikanlı olduğumuz dönemler, canımız sıkılıyor, hadi başlayalım dedik. Plan yok, strateji yok, 23 yaşındayız, tamamen doğaçlama işe başladık. Yerli üretim dotmatriks kayar göstergeler o zamanlar sadece üretici tarafından programlanabiliyordu. GENEMEK’in ilk tasarımı olan PKD235 ise, satın alanın bilgisayarı vasıtasıyla programlanabiliyor, böylece tek tek sipariş edilmek zorunda kalmıyordu. Yaklaşık bir senelik tasarım sürecinden sonra ilk imalathanemize geçtik.  Devrim Gecegezer: 2002 nisan ayında evime yakın olan bir bakkal, dükkanı boşaltmıştı. 33 metrekarelik bir yerdi. İlk iş orayı kiraladık. Kurucu ortaklarımızdan ve rahmetli babamın da muhasebesini tutan Eniştem Sn. Süleyman Fuat İçelliller bizi kırmadı ve hem idari hem de muhasebemizi kontrol altına almayı kabul etti. Eskiciden bulduğumuz bir masa ve mutfak tezgahından yapılma düzeneklerle işe başladık. Alan olarak çok ufak da olsa toplam üç kişiydik ve verimlilik muazzamdı. Çok önemli ve güzel işler yaptık o küçük dükkanda. En büyük problemimiz ticaret yapmayı bilmiyorduk. Daha önce ne aile çevremizde, ne de yakın dostlarda ticaret yapmış ve bize bu işin ticari boyutunu anlatabilecek kimse de yoktu. Dolayısıyla böyle sıfır bir ticari tecrübe ve sıfır birikim ile sermayesiz işe koyulduk. Tek sermayemiz aklımız ve yeteneğimizdi, buna güvendik çıktık yola.  İlk siparişinizi hatırlıyor musunuz? Elbette.. GENEMEK’in ilk ürünü, PKD235 olan bir kayar dijital göstergeydi. İlk satışımız da ilginçti. E-posta ile sipariş geldi. Siparişi veren Prokont Elektronik’ten Sn. Levent Özbelli; “7 tane kayar göstergeye ihtiyacımız var, size ulaşamadık lütfen irtibat kurunuz” . Bizim bakkal dükkanını aramış, ulaşamayınca e-posta atmışlar. Biz bu e-postayı okuyunca inanamadık, sonuçta ilk defa tasarladığımız bir ürün talep görüyordu. Levent Bey 7 tane PKD235 aldı, ilk siftahı ondan yaptık.  “BİZİ ORMANDA NEREYE BIRAKSANIZ KENDİ YOLUMUZU BULURUZ” Ticaret için kısa sayılabilecek, 16 sene gibi bir sürede önemli başarılar elde etmişsiniz. Üstelik oldukça da gençsiniz... Görünüşte model yılı yeni, fakat kilometre yüksek diyelim. Bizim ki de o hesap. Evet yaş olarak 40 yaş ama yoğun tempo ve fazla mesai süresi hesaba katılınca epey yıpranma payı var. Bugünlere ulaşmadaki süreç bizim için oldukça yorucuydu. Kuruluşumuzda belirlediğimiz iş prensipleri de bizim rakipler karşısında çok daha fazla efor sarfetmemize sebep veriyordu. Maalesef her sektördeki ana problemlerin başında gelen tasarım hırsızlığı, bizim asansör sektörümüzde de mevcuttu. Kopya çekmeden, “Amerikayı baştan keşfetmek”, her yeni modelin sanki ormanın içerisinde kaybolmuşçasına sıfırdan tasarımı bizi oldukça yoruyor, karşılığını ise alamamamıza sebep oluyordu.  Ormanın içerisinde yolu biz açmak zorunda kaldık. Yeni yerler keşfettik ama çok da zorluklar çektik.. Çoğu yerde yaralandık, çoğu yerde ezik ve çiziklerimiz oldu ama nihayetinde mücadeleden galip çıkmayı öğrendik. Bugün bizi tasarım ormanında nereye bırakırsanız bırakın, kendi yolumuzu buluruz. Şükürler olsun ki hayalini kurduğumuz işi yapıyoruz. Hayalini kurduğumuz okulda okuduk, Ortağım ve yoldaşım Özgür Bey ile de orada tanıştım. Bu uyum sayesinde ve Allah’ın da izniyle hayat bizi hep doğru yerlere savurdu ve iyi insanlarla karşılaştırdı. Bize bahşedilen yetenekleri de israf etmedik, çalıştık ve bugün altmış beş kişilik bir aileye ulaştık. “Tek Bir Model İle Dünya Çapında 1.8 Milyon Satış ADETİ” GENEMEK şuan neler yapıyor, ürün çeşitliliği başlangıçtan bu güne değişiklik gösterdi mi?  Biz ilk kurulduğumuzda genel hedefimiz şuydu; asansörde elektromekanik parçalarla ilgili öncü tedarikçi olmak. Çünkü elektronik altyapımızın yanında, mekanik alt yapımız da var. İlk projelerimiz, o zamanın önde gelen kat ve kabin kumanda paneli (butonyer) üreticilerinin ihtiyacı olan “gösterge” ürünleriydi. O yıllarda yerli üretim kısıtlıydı. İşlerin tam istediğimiz gibi gitmeye başladığını düşündüğümüz o yıllarda bir de baktık ki, müşterilerimiz olan butonyer üreticileri, bizden aldıkları ürünleri teker teker kopyalatmaya başlamış. Bu işin fıtratındandır demek doğru bir yaklaşım olmaz, çünkü hırsızlık her şekilde suçtur. Biraz erken olsa da , elektronik üretimimizi mekanik altyapıyla birleştirmek zorunda kaldık. Tam o yıllarda, ThyssenKrupp Türkiye, butonyerlerinde kullanılacak göstergelerin alımı için tedarikçi aradığını öğreniyoruz. Fakat tümüyle çözüm sunacak bir tedarikçi bulamıyordu. O zamanki ThyssenKrupp Genel Müdürü Sn. Ahmet Gökhan Bey ile yaptığımız toplantı neticesinde, kalıp maliyetlerini karşılayacakları taahhüttü ile çok kısa sürede biz “butonyerci” olduk. Bu süreçte neredeyse tüm müşteri portföyümüz değişti. Artık kullanıcıya bir adım daha yaklaşmış ve ihtiyaçlarını ilk elden dinleyebilme fırsatı yakalayabilmiştik. Süreç epey sıkıntılı olsa da, hayalini kurduğumuz elektromekanik ürün tedariği fikri yükselişe geçmişti. Elektronikteki tasarım gücümüzü mekanik ile birleştirdiğimizde çıkan sonuç, ekonomik ve özgün tasarımlardı. Bu da müşterinin beğenisini kazandı ve yükseliş ivmemizi kat be kat artırdı. Dünya pazarına açılmamızı sağlayan ürün ise, 2010 yılında, Suriye’de çalıştığımız Sn. Ahmed Skhita tarafından talep edilen ekonomik bir butonyerdi.  Proje ile, o yıllara kadar uygulanmış butonyer üretim teknikleri bir kenara bırakılacak, yepyeni bir üretim tekniği ile AVOX serisi dünya pazarını değiştirecekti. Tam da planladığımız oldu. Şu ana dek  1.8 milyonluk üretim adeti ile AVOX, firmamızın gururu ve amiral gemisidir. Çoğu dünya rakibimizin aynı altyapıyı kullanarak üretim yapmaya çalıştıklarını görmek ise sektörün inovasyonda öncülüğünü kanıtlamaya yetip artıyor. “ARAŞTIRMA-GELİŞTİRME” DEĞİL,  “ARAKLA-GETİR” YAPILIYOR Devrim Gecegezer: Şu ana kadar en büyük sıkıntınız nedir diye soranlara, ne piyasa koşulları, ne de fiyatlar derim.  En büyük sıkıntı tasarım hırsızlığıdır. Bugün Almanya’nın 1 Trilyon 500 Milyar dolarlık ihracatını ne ile yaptığına bakarsanız teknolojinin ve özgün tasarımın talep gördüğüne ve kar ettirdiğine şahit olursunuz. Türkiye, mühendisliği ile güçlü bir ülke olmaya adaydır fakat bu Ar-Ge’deki arakla-getir mantığı ile bir arpa boyu yol kat edemediğimiz gibi, kıymetli işgücümüzü kıymetsiz tasarımlarla çarçur ediyoruz. Gerçek anlamıyla Ar-Ge yapan firmalar ise uzak ara öne çıkıyor. Sadece Türkiye’de değil İran, Çin hatta Hindistan pazarında dahi ürünlerimizin replikalarına şahit olduk. Bu yılki Hindistan Asansör Fuarı’nda bir ürünümüzü Çin’de kopyalayan fabrikayı buldum. İşin tuhafı, bu kopya ürünleri ithal eden firma ise bir Türk Firması. Endüstriyel tasarım veya patent bu konuda maalesef koruma sağlayamıyor. Maalesef tescil yasaları o kadar yoruma açık ki, neredeyse özgün tasarımı değil çalıntı tasarımları destekliyor. Biz de artık olaya iyi tarafından bakıyoruz ve bunu başarı hanesine ekliyoruz. Şu ana kadar dünya üzerinde AVOX’un taklidi veya benzeri 30’dan fazla ürünle karşılaştık. Ürünlerinizin tasarım süreci nasıl gelişiyor? Tasarımcı olarak daha çok nelere dikkat ediyorsunuz? Tasarımlarımızda Dieter Rams’ın ilkelerini uygulamaya çalışıyoruz. Ne kadar az detay, o kadar güzel tasarım. Mümkün olduğunca az detay verdiğiniz sürece kullanıcının yanlış yorum yapma şansı da kayboluyor. Bugün insanoğlu aşırı detay ve bilgiden boğulmuş durumda. Daha basit ürünler daha çok beğeni alıyor. Sadeliğin ön planda olduğu AVOX modelimizde bunu görmek mümkündür. GENEMEK üretim alanını büyüttü, gelecekte burada butonyer dışında bir üretim planınız olacak mı? Gücümüzü tek bir noktaya yoğunlaştırıp bu noktada en derin ve en sağlam temeli hedefliyoruz. Asansör sektörü ile ilgili üretim hatlarımız tam kapasiteye bu yıl sonunda ulaşacak. Asansör Sektörü dışındaki yatırımımız şu anda proje aşamasında sürüyor. Allah kısmet eder, ömür vefa eder ise vatanımıza ve milletimize faydamız artarak devam edecektir.  “TÜRKİYE, ÇİN’DEN SONRA DÜNYANIN EN BÜYÜK ASANSÖR KOMPONENT ÜRETİCİLERİ ARASINDADIR”  55 ülkeye ihracat yapıyorsunuz ve çok fazla yurtdışı temasınız var. Sektörün yurtdışı pazarına baktığınızda, Türk asansör sanayisini nasıl değerlendirirsiniz? Az bilinen bir gerçektir ki Çin’den sonra en fazla sayıda asansör komponentini üreten ülke Türkiye’dir. Ve bunu 20 sene gibi kısa bir sürede yapmıştır. Depremlerin ardından gelen imar yönetmeliği değişiklikleri, kentsel dönüşüm planları ve yüksek binalara geçiş,  asansörün gerekliliğini artırmıştır. Türk milleti zaten işe ve çalışmaya heveslidir. Hedefini tayin ettiğinde çalışır ve yapar. Asansör sektörü bunun en güzel ispatıdır. 20 sene gibi kısacık bir sürede, Çin’den sonra dünyanın en büyük komponent üreticileri arasında yer almıştır. Üstelik unutulmamalıdır ki; Çin’in tüketim adetlerine bakıldığında devasa ölçekte bir ülkedir. Türkiye’de tahminen 40 bin asansör yapıldığını düşünürsek, Çin’de bu sayı 800 bini bulur. Haliyle bu devasa ölçek ile kıyaslandığında Çin’i bir kenara koyarsak, Türkiye bu konuda dünyanın en büyük komponent üreticilerindendir demek yanlış olmaz.  “Türkiye asansör sektörü olarak DÜŞÜK FİYATTAN yana değil kaliteden yana tavır sergilemeliyiz” Dünyada Çin’den sonra bu kadar güçlü bir üretici ülke olmamıza rağmen neden yerli ve bilinir bir markamız bulunmuyor? Geçtiğimiz günlerde tam da bu konu için Ankara’da Sanayi Genel Müdürü Zübeyde Çağlayan’ı bir ziyaretimiz oldu. Devlet millileşme ile ilgili ciddi bir adım atıyor ve diyor ki birleşin, kümeleşin, güçlü olun ve dışardan ithalatı azaltacak önlemler alın. İkinci kademede de bu mamulleri siz ihraç etmeye başlayın. Nasıl ihraç edeceksiniz; ya çok ucuz olacaksınız ya da teknolojik olacaksınız.  Ama biz Türkiye asansör sektörü olarak ucuzluktan yana değil, kaliteden yana tavır sergilemeliyiz, ki öyle de yapıyoruz. Bugün baktığınızda Türkiye’deki asansör komponent üreticileri ve bitmiş asansör üreticileri olarak kalitemizi kabul edilebilir seviyenin üzerine çıkartmayı başardık. Adı ne olursa olsun bir çatı altında birleşmenin sonucunda iç ve dış pazarlarda çok daha iyi pozisyona gelmek mümkündür. Asansör sektörümüzün alt yapısı ve finansı inşaat sektörünün güdümündedir ve güçlüdür. İnşaat hala gelişmeye devam ediyor ve önümüzdeki senelerde de bu gelişmenin  net bir şekilde devam edeceği aşikardır. “GETA, bir memleket meselesidir” Önemli bir girişim olan GETA oluşumunda katkılarınız nelerdir. GETA, nasıl bir yapı ve hedefleri ne yönde? Aslına baktığınızda GETA, yerli taahhüt firmalarının başlattığı bir tepkidir. Giderek daralan piyasada, çok uluslu büyük balıkların, yerli küçük balıkları yer konuma gelmesiyle sektördeki firmaları birleşmeye davet etmiştir. Bu bilince sahip sektörün lider 5 firması, 2014 yılında bu beraberliği planladı ve Allah’ın da izni ile 2018 yılında  7 bin metrekarelik yeni fabrikasında faaliyete geçti. Dört yıl içerisinde  bin beş yüz asansör sistemi üretmiş olan GETA, sadece 2018 yılı için bin iki yüz asansör üretimi hedeflemektedir. Başlangıçta sadece dış tedarikçi olarak desteklediğimiz GETA, Ankara’dan STAR asansör ve ihracat pazarını genişlemek maksadıyla pazarlama bölümünü destekleyen INTEGRA’nın katılımıyla 7 ortaklı dev bir yapınının temellerini oluşturdu. GENEMEK ise GETA yapısının ilk tedarikçi ortağı olma misyonu ile her daim desteğini sürdürüyor.  Yapısına baktığınızda GETA, ortak Ar-Ge, ortak imalathane, ortak lojistik ve en önemlisi de sektörel tecrübeden ortak faydalanma yapısıyla kurulmuş, kâr amacı gütmeyen, üye olan firmaların ortak çatısıdır. Beraberliği sağlayan sektöründe lider firmaların güçlü finans yapıları ile en iyi malzemeyi en iyi fiyata alır, işler ve avantajlı bir pakete dönüştürür. Sonuçta üretilen asansör, günümüz asansör standartlarını karşılar nitelikte, tasarım, estetik, maliyet ve ergonomi olarak emsallerinden üstün ve monte edilebilir evsaftadır. GETA, ticari bir işletmeden ziyade, bir memleket meselesidir. Destek olan tüm meslektaşlarımıza sonsuz teşekkür ederiz.
“GENEMEK bir dünya markası olmak için yola çıktı”
Gelecekte markanızı nerede görüyorsunuz? GENEMEK, bir dünya markası olmak için yola çıktı. Bu yolda geri adım atmadan ilkelerimizden sapmadan ilerlemeye devam ediyoruz. Şuan 55 ülkeye ihracatımız var. Haritada yerini bilmediğimiz ülkelere, görmediğimiz insanlara hizmet vermek, Türk Bayrağı’nı taşıyabilmek  gerçek mutluluğumuz. GENEMEK tasarımından hammadde teminine, üretimine, tanıtımına, satış ve satış sonrası hizmetlerine kadar tüm süreçleri kontrol edebilecek kabiliyettedir.  Dolayısıyla dünya markası hedefi bizim için hayal değil. GENEMEK kutularında, özellikle renkli baskılı olarak Türk bayrağı ile Türk malı ibaresi yer alır. Amacımız markamız ile birlikte Türk bayrağını ve Türk malının kalitesini dünya genelindeki tüm müşterilerimize göstermek ve ezberletmektir. Tüm çabamız bunun için. Şirket çalışanlarınızın içerisinde hatırı sayılır bir engelli istihdamı var, kurumsal yapınızdan da bahseder misiniz biraz? An itibarı ile 65 personelimizden 8’i engelli statüsünde çalışıyor. Çalışabilecek nitelikte her birey ülke ekonomisine bir katkıdır. Engelli statüsündeki çalışanlarımız, dikkat özen ve tekrar isteyen işlerimizde oldukça başarılılar. Uyum içerisinde çalışıyoruz. GENEMEK, şekil olarak kurumsal görünse de 65 kişilik geniş bir aileden oluşuyor. Tüm ekip birbirini kollayan ve ortak hedefe beraber yürüyen tek bir vücuttur. GENEMEK’te toplam fayda önem taşır. Her ay sonunda ortaya çıkan tabloya göre kar paylaşımı yapan bir sisteme sahibiz. Aile içerisinde nasıl ise, fabrikamızda da aynı saygı ve sevgi çerçevesinde işleri yürütür, zorlukları ve başarıyı beraber göğüsleriz. Ailemizde kartvizitinizdeki değil, kalplerimizdeki yerinize göre mevkiye sahip olursunuz.
“Bu işe hayatımızı koyduk”
Zor bir patron musunuz? Takıntılıyımdır. Düzen, disiplin, simetri ve temizlik konusunda hassasımdır. Bunu çocuklar da bilir. Hatta şom ağızlıyımdır. “Şunu şuradan kaldırın, birisi takılır düşer” derim, ertesi gün birisi takılır ve düşer. Kendi işime çok nazar değdiririm. Elimizden yeni çıkan bir prototipe “vay ne güzel olmuş” derim, ertesi gün ürünün başına bir şey gelir. Çalışmak güzel. Gerçekten çok emek verir, çok çalışırız. Tasarımın özgün olmasına dikkat eder, tüm ekibi de aynı şekilde uyarırız.. Özgür Bey de ben de hayatımızı koyduk bu işe. Her ne kadar sahne arkasındaki adamlar tanınmasa da Özgür Bey, sahne arkasını çok iyi yönetir ve GENEMEK’in başarısındaki kilit taşıdır. Her ne kadar şu an Genel Müdürlük pozisyonunu işgal etsem de aslında gönlümün olmak istediği yer daima Ar-Ge... Ar-Ge yaptığım zaman mutlu oluyorum. Bu fabrikada kıymetli olduğum yer de orası. Kıymetli olduğunuz yerde mutlusunuzdur. Öteki türlü zamanın boşa geçtiğini düşünmek beni tedirgin ediyor. Çok bunaldığınızda, uzaklaştığınız yapmayı sevdiğiniz özel bir hobi var mı? İş yoğunluğunda biraz zor olsa da fırsat bulduğumda serbest dalış yapmaya çalışıyorum. Venedik’te 43 metre derinlikte bir havuz var, orada termal sulardan bir tesis yapmışlar. Dünyanın en derin havuzu. Fırsat olduğunda gidiyorum. Tek nefeste 43 metrelik bu havuzun tabanına dokunmuşluğum var. Eskiden bisiklete binerdim ama dizlerimin ikisinde de menüsküs çıkınca artık sadece burada, fabrika içinde kullanabiliyorum. Kendi bisikletlerimi parça parça alıp birleştirerek yapıyorum. Bir de rahatlamak istediğimde akşamları tasarım çalışırım.  Evli olan Devrim Bey’e “Çocuk var mı?” diye sorduğumuzda çok güzel bir cevap veriyor: “65 tane... Ayrıca 3 köpeğimiz 11 de kedimiz var”. Çalışanlarını ailesinin birer parçası ve çocukları olarak gördüğü gibi, hayvan barınaklarına yardım eden ve bakıma muhtaç yaralı, felçli hayvanlara fabrikasının kapılarını açan doğa ve hayvan sevdalısı bir insan. Bize bir arabanın çarpıp kaçtığı, beynindeki denge merkezinde kalıcı hasar kalmış, fabrikanın hamile kedisinin hikayesini anlatırken şunları ekliyor: “Bizim inancımız şu; kimin, nerede, neden rızkını hak ettiğini bir tek Allah bilir. Belki de tek bir kediye yapılan hayır sebebiyle bu kadar insan evine ekmek götürebiliyordur, bunu Allah’tan başka kim bilebilir ki? Biz ilk dükkanımızdan beri hayvanlarla hep iç içeyiz. Hatta bazı müşterilerimiz “kedili dükkan” diye ad bile takmışlardı. Ne yapayım, gelmiş hayvan sana aman etmiş, beni besle demiş. Yapacak bir şey yok, onun da karnı doyacak. Fabrikada artan yemekler için ayrı bir kabımız vardır, hiç bir nimet çöpe gitmez, muhakkak toplanır ve aç bir hayvanın boğazından geçer. Gözümüzün önünde yardıma muhtaca, imkanımız var iken sırt çevirmek ne imanımıza ne de kalbimize sığmaz.”