Asansörde Ankara’nın Duayen İsmi “Raif Başkaraağaç”

“Ustaya Saygı” köşemizde bu sayı Ankara’nın alanında en eski asansör montörlerinden olan RABA LİFT’in kurucusu Raif Başkaraağaç’ı ağırlıyoruz.  1962 yılında asansör sektörüne giren Raif Başkaraağaç’ın başladığı dönemde henüz yerli firmalardan ve montörlerden söz edilmiyordu. O ve dönemin ustalarının sektörde olgunlaşması ile yabancı ustabaşılardan işleri devralan bir kuşak yetişerek yerli asansör sanayisinin de temellerini atmaya başladılar.

Asansör ve yürüyen merdiven sanayisinde Ankara’nın duayen ismi ile gerçekleştirdiğimiz bu röportajımızda  döneme dair keyifli bir söyleşi gerçekleştirdik. 58 yıldır hala faal olarak çalışan Başkaraağaç’ın genç meslektaşlarına da önerileri oldu.

“Öğretmenlik İlk Mesleğim”

Raif Bey, öncelikle kısaca kendinizi tanıtabilir misiniz?

RAİF BAŞKARAAĞAÇ: Tabi ki.. 1940 Ankara Ayaş doğumluyum. 1958 yılında Birinci Erkek Sanat Enstitüsü’nü bitirdim. Şimdiki Meslek Liseleri eş değerindedir. Dönemin yüksek okulu sayılırdı. Liseyi bitirdikten sonra önce elektrik işleri yapmaya başladım. Ardından askerlik çağı gelince Yedek Subay olarak askere gittim. Orada bizi lise mezunuyuz diye Yedek Subay Öğretmen olarak yazdılar ve böylece acemi birliğinden sonra öğretmenlik yapmaya başladım. Asansöre başlamam 1962 yılına, RABA Lift’i kurmam ise 1974 yılına tekabül eder.

“58 yıldır faal olarak asansör sektörünün içindeyim”

Öğretmenlikten asansör sektörüne geçmeniz nasıl oldu?

RAİF BAŞKARAAĞAÇ: Ben 1958’de Birinci Erkek Sanat Enstitüsü’nü tamamladığımda elektrik tesisatı yapmak için ehliyetim vardı. Önce bina elektrik tesisatı işleri yapmaya başladım. Öğretmenliğe başlamam ise 1960 yılında askerliğim sebebiyle oldu. Köy okulundaki öğretmenliğim bana çok şey kattı, hatta askerlik bitince de devam etmem için bize teklif verildi. Ama binalardaki hareketli işimi özlüyordum. Öğretmenliği devam ettirmek istemedim. Askerden döndükten sonra 1962’de elektrik tesisatı işi yapmaya devam ettim. Hatta hiç unutmam, o yıllarda Kavaklıdere’de İl Bank Kooperatifi’nin şantiyesi vardı, orada yeniden bir heyecanla işime başlamıştım. Ama bir süre sonra baktım ki; binalardaki elektrik tesisatı işim bitince ben boşa çıkıyorum. E ne yapacağım, boş durmamak için yeniden iş bakınıyorum. Çalıştığım binada asansörcü bir arkadaşım vardı, onun çalıştığı firmanın başka bir binada daha asansör işi varmış beni oraya yönlendirdi. Onun yönlendirmesiyle hemen kararımı verdim ve söylediği firmaya gittim. Firma da o zamanki adı Freissler olan OTİS. Freissler OTİS’de hemen işe başladım. Asansörde ilk işim; şimdiki Ankara terminalinin karşındaki Emek Mahallesi’nde Yeşiltepe diye geçen binalarda oldu. Ondan sonra da artık bir girdik bir daha geri dönmedik. O gün bugündür, 58 yıldır faal olarak asansör sektörünün içindeyim.

“İş hayatım boyunca hep bu tozu toprağı sevdim”

Hemen uyum sağlayabildiniz mi peki, hem yabancı firma hem farklı bir iş…

RAİF BAŞKARAAĞAÇ: Başta biraz zor geldi tabi. Hatta bana ilk girdiğimde “ya bu iş tozlu topraklı ne diye girdin bu işe” dediler. Bir de o dönem için iyi kötü bir lise mezunuydum, 50’lerde, 60’larda lise mezunu olmak demek yüksek okuldan mezun olmak gibi bir şeydi. Okumuş adamın inşaatta ne işi var derlerdi. Ama ben iş hayatım boyunca hep bu toza toprağa girdim, bu tozu toprağı da sevdim. Bir de benim elektrik alt yapım olması asansör için büyük bir avantajdı. Asansör ne kadar mekanik alt yapı görünse de elektrik işidir. Asansörü çalıştıran elektriktir çünkü.

Çok kısa sürede, iyi bir montör olarak yükselişiniz nasıl oldu?

RAİF BAŞKARAAĞAÇ: Bizim firmanın merkezi İstanbul’du. Dolayısıyla ustabaşımız bir İstanbul’a bir Ankara’ya gider gelirdi. Sürekli başımızda duramazdı. Ben bir gün o yokken, asansörün çalışmasını sağlamak için ceryanı verdim. O dönemde kimse yapamıyor bunu. Dönemimdekiler belki 3-4 yıldır asansör işi yapıyor ama elektrik bilmedikleri için benim yetkinliğime sahip değillerdi. Ben kendime güvenle çalıştım, asansöre elektriği vererek çalıştırmaya başladım. Patronun kardeşi geldi; “kim çalıştırdı asansörü” dedi. Ben atıldım tabi hemen hevesle; “ben çalıştırdım” dedim. Böyle olunca bir anda itibarım yükseldi firmada. Tabi çok çalıştım, çok gayret de gösterdim öğrenmek için ve bir buçuk yılda firmanın Ustabaşı oldum. 1963’te 3 metre suratlı asansör yapıyorduk. Kızılay’daki Gökdelen Binası o zaman Ankara’nın en yüksek binasıydı, onun asansörlerini biz yaptık. 62’den 65’e kadar Freissler Otis’de çalıştıktan sonra, Alman Sthal firmasına (Kavala Şirketler Grubu) girdim. Bir süre de orada çalıştıktan sonra iyi bir teklif geldi. Hacettepe Üniversitesi’nde Yapı İşleri Dairesi Başkanlığı’nda asansörcü olarak işe girdim.

Sonrasında kendi firmanızı kurma fikriniz nasıl oluştu?

RAİF BAŞKARAAĞAÇ: Hacettepe’deki yıllarımda yine asansörcü olarak çalışıyordum ama ben yıllarca, hem çok uluslu firmalarda çalışmaya, hem de sahalarda hareketli olmaya alışmışım. Burada da asansörcülük yapsam da, daha sakin ve kolay bir işim vardı. Bir süre sonra yine o tozu toprağı, şantiyeleri özlemeye başladım. Bir kararla Hacattepe’den istifa ettim ve 1974’de kendi firmamı kurdum. 1974’de firma kurdum. Memurluk çok rahattı ama bana göre değildi.

Elin kolun, o kire, yağa, pasa mutlaka bulaşacak

RAİF BAŞKARAAĞAÇ: Ben demek ki bu işi sevmişim, şantiyede olmayı, kiri pası yağı sevmişim. Memurluğu sevemedim, 80 yaşındayım hala da masa başında çalışmayı sevmem. Ben illa dışarda olacağım, koşturacağım. Rahatı bırakıp da sırtında küfeyle malzeme taşımak ancak bu işi sevmekle olur. Bizim işimiz biraz meşakkatli; asansörcülüğün içinde teknik adamlıktan hamallığa, hamallıktan masa başında iş takibine kadar her şey var. Bunların birini eksik yapsan beceremezsin. Bu işin patronu da olsan, mühendisi de olsan, montörü de , işçisini de olsan elin kolun o kire, yağa, pasa mutlaka bulaşacak. Öyle uzaktan yapılmaz bu iş.

O dönem ile bugünü hem iş ahlakı hem teknik olarak kıyaslarsanız neler söylersiniz?

RAİF BAŞKARAAĞAÇ: Öncelikle eskiden asansör mesleği çok daha kıymetliydi.  Yaptığın işin kazancı daha yüksekti. Şimdi artık ne kıymeti kaldı, ne de kazancı. Bir yandan iyi yanı artık bizde de üretim ve işçilik çok gelişti. Eskiden tüm malzemeler hatta montörler dahil yurtdışından geliyordu. Bizlerin yetişmesiyle yabancı ustaların yerini Türk ustalar aldı. Ayrıca, üretim artık çok iyi. Yerli pek çok malzeme son derece kaliteli olarak Türkiye’de üretilebiliyor. Bunlar çok önemli. Bizim zamanımızda her şey el emeği ile oluyordu. Ama şimdi teknoloji ilerledi, matkap motoru çoğaldı, hiltiler çoğaldı, her şey var artık. O zamanlar biz asansörü ilmek ilmek kazardık, el emeği ile yapardık.

“Bugün açılan firmaya bir bakıyorsun, yarın yerinde yok”

RAİF BAŞKARAAĞAÇ: İş ahlakı ve dostluk dersen, işte o da bizim zamanımızda çok kıymetliydi. Mesela en basit örneği şudur; buradan bir işçi mi çıktı, öteki firma gelip de bana sormadan almazdı. Ayıp olmasın diye… Ya da bir yere teklif verdiğim zaman bir başkası olmadık fiyatlar verip de o işi almaya çalışmazdı. Şimdi teklifi veriyorsun 10 lira öteki geliyor, ben 5 liraya yaparım diyor. İşi alayım diye zararına iş yapıyor, ondan sonra kötü duruma düşüyor. Bir işi aldın tamam da para kazanamazsan ne olacak. Ya işçisinin parasını vermiyor ya aldığı malzemenin parasını vermiyor. O zaman da adı sahtekara çıkıyor. Bugün açılan firmaya bir bakıyorsun, yarın yerinde yok. Eskiden böyle şeyler mümkün değildi, herkes korkardı kötü anılmaya. Bir de eskiden ben mal almaya İstanbul’a çok giderdim. Her gittiğimde mutlaka Toros Asansörün sahibi benimle aynı dönem eski ustalardan Bedros Usta’nın yanına uğrardım. Haydarpaşa’da inerdim, o zamanlar arabamız falan yoktu öyle, beni Bedros alırdı. İşini gücünü bırakır, eksik malzemelerimi almak için beni her yere tek tek götürürdü. Ondan sonra beni bindirir Ankara’ya gönderirdi. O günlerin dostluğu bambaşkadır. Hala da Bedros Usta ile görüşür, konuşuruz. Geçenlerde Ankara’ya gelmiş, bir hastanede benim yaptığım asansörü görmüş; “Asansörünü gördüm, hala çalışıyor, merak etme”, diye haber ediyor. Çok kıymetlidir benim için.

“Küresel firmalar bu işten en büyük payı alıyor”

Raif Bey, şimdiye de bir değerlendirirseniz Türk asansör sanayisinin geleceğini nasıl görüyorsunuz?

RAİF BAŞKARAAĞAÇ: Asansör konusunda dünyada artık çok ileriye gidildi. Türkiye’de bu konuda çok başarılı. Ama biz yerliyi daha tam oturtamadık. Çünkü asıl küresel firmalar bu işten en büyük payı alıyor. Mesela benim oturduğum yerde çok büyük bir proje başladı, Merkez Ankara diye. Şimdi böyle büyük bir işte yerli asansör firması hiç düşünülmüyor. Yerli firmalarımız arasında bu işi yapacak güçte, kalitede çok isim var. Buranın tüm asansör ve yürüyen merdiven işleri yerli asansörcülere verilse, paramız da ülke içinde kalır. Biz de Avrupa firmalarının dengine çıkmış oluşuruz. Yerli asansörcülerin ne kadar ileride olduğu anlatılmalı ve sesimizi duyurmalıyız.

“İşlerindeki teknolojinin takipçisi olsunlar”

Genç meslektaşlarınıza neler önerirsiniz?

RAİF BAŞKARAAĞAÇ: Her şeyden önce çalışacaklar. Şimdi bize buraya staja geliyorlar mesela, bilgisi var ama beceremiyor. Heves yok çünkü. Ama hevesli çocuk, hemen işi öğreniyor. Şunu da bilmeleri lazım, sen işini iyi yapıyorsan para da kendiliğinden gelir. Ve her zaman bedava da yapsan iyisini ve kalitelisini yapmaktan vazgeçmeyeceksin. Bir de severek yapacaksın işini…  Sevmiyorsan hiç yapma daha iyi. Ben bu yaşımda hala iner o demirin ucundan tutarım. “Yahu amca sen dur”, derler ama ben duramam ki… Yok benim elim yağ oldu, kolum pas oldu olmaz. Mühendis de olsan o malzemeye dokunman lazım. Bir tavsiyem de işlerindeki teknolojinin takipçisi olsunlar. Mesleklerinde yeni ne var araştırsınlar.  Bizim zamanımız roleli sistemdi, şimdi kartlı sisteme geçildi. O yüzden sürekli teknolojiyi takip etmeli ve kendini geliştirmelisin. Son olarak da “ahlaklı iş yapsınlar”. Kimseye adlarını kötü andırmasınlar. Belki de bu her şeyden önemli.  Her şey nasip, ama nasibini de arayacaksın.

“RABA Lift’i daha üst seviyelere taşıyan Hakan Başkaraağaç oldu”

RABA LİFT’in yöneticisi ve herkesin sayıp sevdiği oğlunuz Hakan Başkaraağaç’ın mesleğe dahil olması nasıl gelişti?

RAİF BAŞKARAAĞAÇ: Oğlumun mesleğe dahil olmasında elbette etkim oldu ama zorlamam hiç olmadı. Çünkü daha çok küçükken işe gelmeye benim yanımda çok meraklıydı. Hafta sonları hep yanımda gelirdi, sorardı merak ederdi. Liseyi bitince elektrik-elektronik mühendisliğini okudu. Hatta askerden gelince de ben kendisine sordum; eğer bu işi yapmam dersen de sana bir şey diyemem, ben götürebildiğimce ömrüm yettiğince yaparım dedim. Ama o yaparım dedi ve işlerin başına geçti. Şimdi RABA Lift’i daha üst seviyelere taşıyan Hakan Başkaraağaç oldu.

“Benim en büyük ustam aynı zamanda babam”

Hakan Bey,  baba-oğul çalışmak nasıl bir duygu? Zorlukları var mı?

HAKAN BAŞKARAAĞAÇ: Zorlukları da var iyilikleri de var. Her şeyden önce benim en büyük ustam aynı zamanda babam. Ülkenin yetiştirdiği bu kadar önemli bir değerin yanında yetişmek ve bu kişinin babanız olması ayrı bir gurur veriyor insana. Onun tecrübesi bana çok şey kattı. Çocukluğundan itibaren, hazır bir okul gibi. Ama tabi her ne kadar babanız da olsa bunun gelişmesi için merak ve heves gerekiyor. Bizim yeni jenerasyon işe pek gelip gitmek istemiyor ama ben çok küçük yaşlardan itibaren şantiyelere, ofise gelip gitmeye başlamıştım babamın yanına. Babamın dediği gibi etkisi oldu ama zorlaması olmadı. Ben kendi isteğimle girdim ve severek de yürütüyorum.

Başka bir iş yapmak ister miydiniz?

HAKAN BAŞKARAAĞAÇ: Şu güne bakarsak, asansör işi artık eskisi kadar keyifli değil. Çünkü işimizi yapmak yerine çok başka zorluklarla mücadele ediyoruz. Teknoloji ve büyük sermayeler olmadan ilerlemek mümkün değil.   O yüzden zaman zaman sektör içinde bunaldığımız üzüldüğümüz, herkes kadar oluyor.  Yoksa her zaman severek yaptık işimizi.

“Montaj firmaları çok sıkıntılı günler yaşıyor”

Sektörde en temelde gördüğünüz sıkıntılar nedir?

HAKAN BAŞKARAAĞAÇ: Özellikle karlılığın çok düştüğü bir dönemden geçiyoruz. En temelde görülen sıkıntı olarak ise; firma sayısının çok fazla olması diyebilirim. Avrupa’da bir şehrin ihtiyacı oranında asansör firması kurabiliyorken biz de her isteyen, yetkinliğine bakılmaksızın asansör firması kurabiliyor. Türkiye’de bu konuda devlet eliyle bir sistem kurulmadığı takdirde gerek yerli üretimde gerek yerli bakım ve montajda kalite ve standardı yakalamak zor olacaktır. Yine bir şekilde imalatçılar seri üretim yaptığı için onlar için durum biraz daha farklı olabiliyor.  Ama montaj firmaları çok sıkıntılı günler yaşıyor. İşçiliğe dayalı bir üretim olduğu için, bizim işimiz mevcut koşullarda artık çok zor.

“Hastane asansörü alanında uzman bir ekibimiz var”

Günümüzde RABALİFT neler yapıyor?

HAKAN BAŞKARAAĞAÇ: RABA Lift’in uzmanlık alanı kurulduğu günden bugüne özellikle hastane asansörü üzerindedir. Türkiye’nin pek üniversitesi ve hastanesinde bizim asansörlerimizi görebilirsiniz. Babamın başladığım dönemde hastane asansörü yapan firma neredeyse yoktu. Dolayısıyla babam bu işe girerek burada uzmanlaştı, bizde markamızın bu alandaki itibarını arttırıp müşteri potansiyelimizi genişleterek tüm Türkiye’ye yayınlan bir ağ kurduk. Hastane asansörü demek 24 saat, tıkır tıkır işlemesi gereken bir makina demektir. O yüzden sıkıntısız, kaliteli işler yapmanız önemlidir. Bizim de hastane asansörü alanında uzman bir ekibimiz var. Çalışmalarımıza bu ağırlıkta devam ediyoruz. Onun dışında; bakım ve montaj alanında daha çok son teknoloji ve yabancı üretim asansörlerin bakım ve montaj işleri ile ilgileniyoruz.

“Yeni bir fabrika inşaatına başladık”

HAKAN BAŞKARAAĞAÇ: Bir yeni haber olarak ise ; Temelli Organize Sanayi Bölgesi’nde uzun süredir. Temel atılmayı bekleyen bir arazimiz vardı. Biz geçtiğimiz günlerde burada bir temel atarak yeni bir fabrika inşaatına başladık. Burayı imalata uygun bir hale getirip, halihazırda sadece kendi ölçeğimizde yaptığımız imalatlarımızı seri üretime geçirmeyi planlıyoruz.  İki senelik bir yatırım planı oluşturduk. 4 bin metre kare taban oturumlu, 8 bin metre karelik bir yer planlıyoruz. Bu alan Ankara Sanayi Odası’nın bir organizasyonu. Çok büyük bir kompleks var orada. Civarda çok fazla asansör firmaları da mevcut. Bizim buradaki amacımız, üretimimizi teknolojinin en son olanaklarından faydalanarak gerçekleştirmek ve hem yurt içi hem de yurt dışı pazarlarda saygın bir konumda ilerlemektir.