“Bizler Batı’nın Standartlarıyla Üretip, Doğu’nun Fiyatlarıyla Rekabet Ediyoruz”

ÖZEL RÖPORTAJ: HABER ASANSÖRÜ

Yılın ilk sayısında kapak konuğumuz inşaat malzemesi sektörünün çatı kuruluşu Türkiye İMSAD’ın Yönetim Kurulu Başkanı Sayın Ferdi Erdoğan oldu. 1984 yılında kurulan Türkiye İMSAD (İnşaat Malzemesi Sanayicileri Derneği), inşaat malzemesi sanayisini hem yurt içi hem de yurt dışında temsil eden önemli bir sivil toplum örgütü.

Ferdi Erdoğan ile 38 sektör derneği, 75 sanayici firma ve paydaş kurum üyeleri ile sektöründe 32 binden fazla noktaya etkin bir şekilde ulaşan Türkiye İnşaat Malzemesi Sanayicileri Derneği (Türkiye İMSAD)’nin faaliyetlerini ve 2020’de inşaat sanayisindeki öngörülerini konuştuk. Dernek olarak edindikleri önemli verileri bizimle paylaşan Erdoğan, asansör sektörüne dair önemli tespitlerde bulundu.

“Tahsilat sorununun bir an önce çözülmesi gerekiyor”

İnşaat sanayisi açısından 2019’un bir değerlendirmesini yaparsanız, neler söylersiniz? 

FERDİ ERDOĞAN: Türkiye İMSAD olarak her ay üyelerimizden aldığımız bilgiler doğrultusunda endeks raporları hazırlıyoruz. Bu endeks raporlarında son zamanlarda karşılaştığımız tablo şu; üretim endeksi, istihdam, yurt içi siparişler, yatırım beklentileri, ihracat siparişleri ve güven kademeli de olsa bir artış eğilimi gösteriyor. Fakat tahsilat endeksi tablosu 2013 yılından bu yana sürekli aşağı doğru gidiyor. 2019 Aralık ayı endeks raporunda tahsilat endeksi 2013 yılı için baz aldığımız 100 baz puanına göre 27,6 puana inmiş durumda. Tahsilat konusunda inşaat malzemesi üreticileri ya parasını hiç alamıyor ya da geç alıyor. Oranlara baktığımızda ise büyük bir kısmın geç aldığını görüyoruz. En çok zorluk yaratan kısım da burası. Eğer firmalar hiç tahsilat yapamıyorsa maalesef iflas ediyor. Dolayısıyla tahsilat sorununun bir an önce çözülmesi gerekiyor. 

Erdoğan, 2013 yılına kadar kademeli bir şekilde artan inşaat harcamalarının 2014’ten itibaren ekonomik şartlardan etkilenerek düşüşe geçtiğini belirtiyor. Ancak bunlar arasında en çok düşünün konut sektöründe yaşandığını ifade etti.

FERDİ ERDOĞAN: Müteahhitlik ve malzeme dahil toplam inşaat harcamaları, geriye doğru baktığımızda 2010 yılında 96 milyar dolar iken, 2013 yılında 161 milyar dolara ulaştı ve sonrasında 2014, 2015, 2016 yıllarının konjonktürel şartlarından çok fazla etkilenerek 140 milyar dolara geriledi. Toplam inşaat harcamaları 2018 yılını ise 130 milyar dolar ile kapadı. 161 milyar dolardan 130 milyar dolara  doğru gerçekleşen düşüşte asıl düşüşün konut sektöründe olduğunu söyleyebiliriz. Altyapı ve konut dışı bina harcamalarının nispeten kendini korumuş olduğunu görüyoruz. 

ERDOĞAN: “Bugün ‘kapasitem düştü’ diyenler, şu anki kapasitelerinin gerçek kapasiteleri olduğunu kabul ederek gelecek planlarını yapmalılar.” 

FERDİ ERDOĞAN: Biz bu arada hep beraber bir köpük yarattık. 2019 yılında ise bu köpük gitti… Bugün ‘kapasitem düştü’ diyenler, şu anki kapasitelerinin gerçek kapasiteleri olduğunu kabul ederek gelecek planlarını yapmalılar. 2019 yılı ekonominin getirdiği şartların sektörel büyümeye yetmediğini gösterdi. En büyük işsizlik inşaat sektörü ve inşaat malzemeleri sanayisinde yaşandı. 2018 yılında yaşadığımız tecrübeler bize şunu gösterdi: % 2,6 büyüme Türkiye’ye yetmedi.Biz gelişmekte olan bir ülkeyiz. Rekabet edeceksek bizim % 4-5’in üzerinde büyümemiz gerekir. 

Ferdi Erdoğan inşaat sektöründe iki soruna dikkat çekiyor; talep düşüklüğü ve finansman sorunu...

2020’de inşaat alanında pozitif yönde bir ivme bekliyor musunuz? 2020 öngörüleriniz nelerdir? 

FERDİ ERDOĞAN: 2020 yılının ikinci yarısından itibaren sektörümüz adına daha kalıcı gelişmeler yaşanacağını öngörüyoruz.  2020’de ekonomide %5 oranında bir büyüme bekliyoruz fakat inşaat sektöründe iki konu sıkıntı yaratmaya devam ediyor. Birincisi talep düşüklüğü, ikincisi finansman sorunu. Yeni alınan siparişler önümüzdeki dönemde başlayacak inşaat işlerine işaret eden bir gösterge ve bu sektörde heyecan yaratan bir konu. Ancak maalesef bu oran halen düşük seviyelerde. 

İnşaat malzemeleri sanayisi, gerek toplam üretim, dış ticaret ve istihdamdaki payı, gerekse diğer sektörlerle yakın ilişkisi sebebiyle ülkemiz için stratejik önem arz eden sektörlerden biri. Ülkemizin inşaat malzemelerinin kalite açısından dünya çapında bilinir ve güvenilir bir konumda olması, bizi küresel ticarette emin adımlarla ilerlemeye teşvik ediyor. Ancak jeopolitik gerginlikler ihracatı zorlaştırabilir. 5 yıl önce 23 milyar dolarlık ihracata ulaşmayı başarmış inşaat malzemesi sanayicileri olarak 2020’de 23-24 milyar dolar seviyesine ulaşacağımıza inanıyoruz. Ayrıca inşaat malzemeleri sektörünün de %1-2 arasında büyüyeceğini öngörüyoruz.

ERDOĞAN: “Bizler Batı’nın standartlarıyla üretip, Doğu’nun fiyatlarıyla rekabet ediyoruz”

Türkiye’de pek çok sanayi alanında “yerli ve milli” politikası yerleştirilmeye çalışıyor. İnşaat sanayisinde kullanılan malzemelerin yerlileşmesi konusunda Türkiye hangi aşamada? 

FERDİ ERDOĞAN: Her platformda dile getiriyoruz; bizler Batı’nın standartlarıyla üretip Doğu’nun fiyatlarıyla rekabet ediyoruz. Ülkelerin maliyet endeksi ile kıyasladığımızda, 98 baz puanla batımızdaki ülkelerden daha düşük bir endekse sahipken, doğumuzdaki gelişmekte olan ülkelerden de daha yüksek bir endekse sahibiz. Türkiye’nin üretim maliyet endeksi 98, ABD’nin 100, Almanya’nın 121, İngiltere’nin 109, Fransa’nın 124, İtalya’nın 123 ve Brezilya’nın 123 iken Çin’in 96, Hindistan’ın 89, Singapur’un ise 82 puanda olduğunu görüyoruz.  Son yıllarda Endüstri 4.0 çok konuşuluyor. Biz ülke olarak mutlaka verimliliğe odaklanmalıyız. 

HEDEF YÜKSEK TEKNOLOJİYE GEÇİŞ

Sanayicinin “ -mış gibi” gibi yaparak değil, sonuç odaklı Ar-Ge için çok daha fazla yatırım yapmalı”

FERDİ ERDOĞAN: İnşaat malzemeleri alanında yüksek teknolojiye geçişi hedeflemeliyiz. En güçlü kaslarımız olan inşaat malzemeleri sanayisinde yüksek teknolojiyi geliştirmemiz gerekiyor. Ülke olarak 2003’te 1 milyar dolar olan yüksek teknolojili ürün ihracatını 5 milyar dolara taşıdık. Geçen bu süreçte Çin ise 41 milyar doları 600-650 milyar dolara taşıdı. Demek ki yapmamız gereken daha çok iş var. Türkiye olarak, yıllık toplam Ar-Ge harcamalarımız Milli Gelir’in % 1’i kadar olup yaklaşık 8,0 milyar dolar civarında. Çin % 2 ile 250 milyar dolar, Almanya % 3 ile 110 milyar dolar, ABD % 2,5 ile 450 milyar dolar Ar-Ge harcaması yapıyor. ABD’de sadece Apple, Türkiye toplamı kadar Ar-Ge harcamalarına sahip. Bu nedenle, ihracatı en öncelikli hedef olarak belirleyen ülkemizin Ar-Ge kaynak ve hedeflerini tekrar tekrar gözden geçirmesi; sanayicinin “ - mış gibi” gibi yaparak değil, sonuç odaklı Ar-Ge için çok daha fazla yatırım yapması; üniversitelerin daha fazla bilimsel makale üretmesi; çok daha fazla sayıda patent, buluculuk, fikir hakkı alınmasına teşvik edilmesi gerekmektedir.

ERDOĞAN: “Hem asansör üretiminde hem de yürüyen merdiven üretiminde gerileme yaşandığını görüyoruz”

İnşaat malzemelerinin önemli bir tamamlayıcısı olan asansör sektörünün son durumu Türkiye’deki gelişimi açısından neler söylersiniz?

FERDİ ERDOĞAN: Sektörümüz için önemli bir başvuru kaynağı olan Türkiye İMSAD Yapı Sektör Raporu ile inşaat malzemeleri sanayisinde yer alan 37 alt sanayi ve ürün için ayrıntılı bilgi ve verileri paylaşıypruz. 2019 yılında yayınladığımız ve bir önceki yılın verilerinin yer aldığı rapora göre ülkemizde 2018 yılı itibarıyla asansör üretimi yapan 100 firma ve yürüyen merdiven yapan 5 firma bulunuyor. 2018 yılında hem asansör üretiminde hem de yürüyen merdiven üretiminde gerileme yaşandığını görüyoruz. Rapora göre 2018 yılında 55 bin 320 asansör ve bin 215 yürüyen merdiven üretildi. Oysa 2017 yılında 58 bin 226 asansör, bin 240 yürüyen merdiven üretilmişti. 

Türkiye önemli ölçüde asansör, yürüyen merdiven ve körük ithalatı yapıyor. İthalatın 2016 yılında en yüksek seviyesine ulaştığını ve 2017 ile 2018 yıllarında ise miktar olarak gerilediğini görüyoruz. 2018 yılında 199,6 milyon dolar tutarında asansör yürüyen merdiven ithalatı yapıldı. Türkiye asansör, yürüyen merdiven ve körük ihracatının büyük bölümünü komşu ve yakın ülke pazarlarına yapıyor. 2018 yılında en yüksek ihracat Cezayir’e yapıldı. Cezayir’i, İsrail, Rusya, İngiltere ve Gürcistan izledi. Ukrayna, Kuveyt, Irak, BAE ve Katar ilk 10 pazar içinde yer alırken 4 sırada bulunan İngiltere, ilk 10 pazar içindeki tek gelişmiş ülke olarak karşımıza çıkıyor.  Türkiye en yüksek asansör, yürüyen merdiven ve körük ithalatını Çin’den yapıyor. Toplam ithalatın yarısından fazlası Çin’den gerçekleşiyor. 

Türkiye inşaat malzemeleri sanayisi, Batı’daki tüm rakipler ile rekabet edecek kabiliyette ve kalitede üretim gerçekleştiriyor.”

Yerli asansör markalarının kullanımını arttırmak için neler yapılabilir? 

FERDİ ERDOĞAN: Bir önceki hükümette Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı olan Sayın Faruk Özlü ile 2018 yılında gerçekleştirdiğimiz Türkiye İnşaat Malzemesi Sanayi Zirvesi’nde yaptığımız strateji yol haritası çalışmalarında Sayın Bakan Faruk Özlü, Sayın Müsteşar Veysel Yayan ve ilgili Genel Müdürler; 9 katı geçen, motorundan otomasyon sistemlerine, sensörlerinden aksamlarına kadar tamamı yerli -montajı kast etmiyorum- toplamalı asansörün imal edilmesi konusunda, Bakanlık olarak üretimden özellikle kamu projelerinde kullanımına kadar tüm garantileri sağlayacaklarını ve vereceklerini ifade etmişlerdi. Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’ne geçiş sonrası, ekonominin de biraz geriye gitmesiyle şu anda Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı’nda proje devam ediyor mu ya da durdu mu bilemiyoruz ama bu proje oldukça önemliydi. 

Diğer taraftan projelerin markalı ürünlerle daha kolay satılacağını varsayan müteahhitlere bu konuda katılmıyoruz. Türkiye inşaat malzemeleri sanayisi, Batı’daki tüm rakipler ile rekabet edecek kabiliyette ve kalitede üretim gerçekleştiriyor. Bu konuda Bakanlıkların, belediyelerin hatta tüketicilerin kamuoyu baskısı oluşturmasının sağlanması gerekiyor.  

2020-2030 YILLARINDA SEKTÖRÜN EN ÖNEMLİ VİZYONU 

“AKILLI ŞEHİRLER” OLACAK

Binalarda enerji verimliliği konusunda önemli çalışmalar yaptığınızı biliyoruz. Konunun asansör ayağının önemi hakkında bilgi verebilir misiniz? 

İnşaat malzemeleri sanayisi üç alana odaklandı: İhracat, yenileme pazarı ve kentleşme. Geleceğin şehirleri olarak gündemde olan “Akıllı Şehirler”e dönüşme sürecine uyum için verimlilik, teknolojik dönüşüm, uygulama teknikleri 2020-2030 yılları arasında sektörün en önemli vizyonu olacaktır. Tüm dünya, hızlı bir şekilde kentlere göç etmenin sonucunda oluşan kaynak problemlerini yönetmek amacıyla kentleri akıllı şehir projeleriyle yeni bir dönüşüme zorluyor. Başta enerji olmak üzere gıda, su ve atık yönetimi kentsel dönüşümlerde olmaz olmaz yönetilmesi gereken kaynaklar. Bildiğiniz gibi 2019 Aralık ayında Çevre ve Şehircilik Bakanlığı koordinasyonunda hazırlanan «Ulusal Akıllı Şehirler Stratejisi ve Eylem Planı» ile ilgili Cumhurbaşkanlığı genelgesinin Resmi Gazete›de yayımlanması oldukça önemli bir gelişme. Türkiye’de bu modellerin oluşmasını öngören çalışmalar başladı. Artık kentsel dönüşüm değil akıllı şehirlere dönüşüm demek daha doğru bir ifade haline geldi. 

Asansörler için az enerji ile en yüksek performans gelecekte öne ç›kacak”

FERDİ ERDOĞAN: Binalarda enerji verimliliğinin 5 safhada olması gerekiyor. Bunlar; ısıtma ve soğutma, aydınlatma, yatay ve dikey taşıma, pişirme ve son olarak pompalar. Dolasıyla yatay ve dikey taşımada başta asansörler en önemli enerji verimliliği sağlayacak alanlardan birisi. Az enerji gideri ile en yüksek performansı almak, akıllı şehirlerin en önemli performans sistemi. Asansörleri ve yürüyen merdivenleri de bu performans sistemi dışında düşünemeyiz. 

SEKTÖRÜMÜZÜN TEMEL SORUNLARINDAN BİRİ HAKSIZ REKABET

Geçtiğimiz Kasım ayında dokuzuncusunu düzenlediğiniz, “Uluslararası İnşatta Kalite Zirvesi” sonuçları hakkında kısaca bilgi verebilir misiniz? 

FERDİ ERDOĞAN: Uluslararası İnşaatta Kalite Zirvesi’nin 9’uncusunu, ‘Rekabetin Şifreleri: Sınırsız Ticaret’ temasıyla düzenledik. Zirvemizin temasını ‘Sınırsız Ticaret’ olarak belirledik. Çünkü Türkiye olarak inşaat malzemesi üretiminde dünyanın en büyük 5 ülkesinden biriyiz. Küresel Rekabet Endeksi’nde yer alan 140 ülkenin 115’ine ihracat gerçekleştiriyoruz. Almanya, İngiltere, ABD, Kanada, İsrail, Irak en önemli pazarlarımız. Bununla birlikte en çok ihracat yaptığımız ülkeler arasında Çin, Romanya, Fransa, Yemen ve İtalya da bulunuyor. 

Zirvenin Rekabeti Bozanlar-Maverik Sendromu başlıklı oturumunda haksız rekabet konusunu inceledik. Maverik Sendromu oyunbozan, kuralları kendine göre değiştirmeye çalışan kişi ya da kurumları tanımlıyor. Dolayısıyla bu tanım sektörümüzde yaşanan haksız rekabet konusunu oldukça iyi özetliyor. 

“Dış pazarlarda öncelikle satış yaptığımız ülkeleri çok iyi anlamamız gerekiyor”

FERDİ ERDOĞAN: Dış pazarlarda öncelikle satış yaptığımız ülkeleri çok iyi anlamamız gerekiyor. Yurtdışındaki müşteriler bizden sadece düşük fiyat beklemiyor. Kalitesi yüksek ürünleri bekliyor. İnşaat malzemeleri sanayicilerinin kalitesi de zaten bilinen bir gerçek. İhracatımız miktar ve fiyat olarak artıyor olsa da kilogram başına birim değeri düşüyor. Fiyat konusunda ciddi bir rekabet içindeyiz. Sektörümüzün ihracatında miktarsal artışlar var ancak katma değerli ürün ihracatımız çok az. Bazı pazarların tek tedarikçisiyiz. Yine de fiyat rekabetini aşamıyoruz.

Küçük olsun benim olsun’ demek yerine güçlerimizi birleştirmemiz gerekiyor”

FERDİ ERDOĞAN: İhraç ürünlerinde katma değerin artması çok daha önemli. Küresel piyasalarda katma değerli ürünlere baktığımız zaman dünya pazarının küçük oyuncuları arasındayız. Bu durum karşı tarafta bizim marka algımızın yukarı çekilmesinde sıkıntı yaratıyor. Zirvede de dile getirildiği gibi ‘Küçük olsun benim olsun’ demek yerine güçlerimizi birleştirmemiz gerekiyor. Değer zincirinin tümüne hakim olmadan fark yaratmamız mümkün değil. 

TAKLİTÇİLİKLE MÜCADELE ETMELİYİZ

FERDİ ERDOĞAN: Bu noktada bir diğer konu ise taklit ürünler. Çin taklitçilikte birinci, Türkiye ikinci sırada. Kayıt dışı üretim ile mücadele etmemiz gerekiyor. Türk ihracatçısı açısından bu durum kötü bir imaj yaratıyor. Kayıt dışı üretim ile mücadele etmemiz gerekiyor. Hız, maliyet ve kalite üçgenini sağlamalıyız. Bu, tedarik zinciri yönetiminde maliyeti ve müşteri memnuniyetini etkileyen en önemli faktör.