Asansörde Yarım Asırlık Tecrübenin İsmi... Yusuf Atik

Patron Katı köşesi bu sayımızda önemli bir konuğu ağırlıyor. Asansör sektöründe geçen yarım asırlık tecrübesi ile gerçek bir başarı hikayesinin sahibi olan bu isim, MERİH Asansör Yönetim Kurulu Başkanı Yusuf Atik. Sektörde onu nerdeyse tanımayan yok... Mesleğindeki başarısıyla olduğu kadar, işçi babası olarak bilinen özellikleri, çalışma azmi, sosyal projelere verdiği destekleri, sektörde herkesi kucaklayan sevecenliği ve bulunduğu yeri hazmetmiş naifliği ile sektörde herkesin gönlünü fethetmeyi başarmış bir isim...12 yaşında girdiği asansör sektöründe bu yıl, 50. yılını dolduran Atik, işe “tornavida taşıyarak başladım” diyor. Bugün ise; 50 yıl önce taşıdığı aynı heyecanı ile mesleğinde adım adım yükselerek Türkiye’deki yerli asansör sanayisinin en köklü ve büyük asansör  firmalarından biri olan Merih Asansörü’ün yöneticiliğini yapmaya devam ediyor...

SIFIRDAN ZİRVEYE...

Okuyucularımızın pek çoğu sizi, ürettiğiniz asansör kapı ve kabinlerinizden biliyor ama mesleğe giriş hikayenizi bir de sizden dinleyebilir miyiz?

YUSUF ATİK : Beni herkes bilir, ben çok okumak istememe rağmen şartlar gereği bu isteğimi gerçekleştiremeyen ama bir vesile ile mesleğe 12 yaşında tornavida taşıyarak başlayan biriyim. 11 yaşımda ailem beni köyümüzden Ankara’ya dayımın yanına gönderdi. Ben zannettim ki hep içimde ukde olan zanaat okuluna yazdırıldım ve orada okumaya başlayacağım. Ama ertesi gün dayımın evinde uyandığımda, ilk iş işçi tutulumlarını giyerek matbaada çalışmaya başlamak oldu. Yaşam şartları bunu gerektiriyordu. Ardından 1 sene sonra, 12 yaşımdayken babam vefat etti. Onun ölümü ile benim okuma planlarım tamamen ertelenmişti. O yıl aynı zamanda dayım ve dayımın oğlu Seyfi Ağabeyimin asansör işine girmesi vesilesi ile ben de yanlarında asansör işine başladım. Yıl 1969’du, Ankara’da Anafartalar Caddesinde bir binanın asansörleri ile bu işe başladım. Bu gün ise meslekte 50. yılımı doldurdum. Kendi şirketimi kurmam ise; askerden geldiğim yıl olan 1977 yılına tekabül eder. Kendi işimi kurduğumda, sıfırdan başlamak derler ya, işte tam anlamıyla öyleydim. Cebimde hiç param yoktu, evdeki tornavida, pense, keski gibi aletleri yanıma aldım kayınpederimin 12 metrekarelik dükkanının bir köşesinde kendime yer açarak bu işe başladım.  Sonra dayımın büyük oğlu ile bir ortaklık yapıp Merih markasının temellerini attık. O günden bu güne de 42 yıl geçmiş. 12 yaşımda başladığım bu işte yarım asırı bulan bir çalışma azmi ile hala ilk günkü heyecanımı koruyarak üretmeye devam ediyorum.

Meslek yaşamınızda sizi başarıya taşıyarak, kaderinize yön veren olaylar yaşadınız mı?

YUSUF ATİK : Asansör işine ilk girdiğimizde bakım, montaj, revizyon olarak alanlarında çalışmaya başlamıştık. Ama asıl istediğim zanaata olan ilgim ve hevesim sebebiyle üretim alanında bir şeyler yapmaktı. Böylelikle imalat alanına geçmek istedik. O dönemde role ve enversör yoktu. Hatta PTT’den çıkma rölelerle asansör yapılıyordu. Biz bu işe başlayınca ilk yerli röleleri yapanlardan olduk.  Ardından enversör ve onun ardından da kontaktör yapmaya başladık. Biz bu şekilde işlerimizi sürdürürken abonesi olduğum bir dergide Almanya’da yapılacak sektörel bir fuar olduğunu okudum. 1992 yılıydı ve Almanya’daki o fuara gitmek için gün saymaya başladım. İşte bu fuar ziyareti benim başarıma yön veren ilk olaydır. Çünkü o fuara gittiğimde benim ufkum inanılmaz açıldı. Hiç görmediğim makinaları ve üretim sistemlerini ben bu fuarda gördüm.  Örneğin o tarihte bizim kontaktör içi bir yılda ürettiğimiz bir malzemeyi, orada gördüğüm bir makina sadece bir haftada üretebiliyordu. Bunun dışında, lazer tezgahını, CNC tornaları, Punch’ları ilk kez orada gördüm. Ve kendi kendime, niye olmasın dedim? Fuar dönüşü teknoloji ve otomasyon sistemleri kurulduğunda yapamayacağımız şey olmadığını gördüm. Böylelikle düşündüm taşındım ve otomatik kapı yapmaya karar verdim. 

“BUGÜN YOKLUKLAR DÖNEMİ GERİDE KALDI”

Sizin mesleğe başladığınız dönem ile bugünü kıyaslarsanız, neler söylersiniz?

YUSUF ATİK : Benim 1969’larda mesleğe ilk başladığım yıllar sektörde teknik olarak yokluk yıllarıydı. Asansör ustaları hep yabancıydı. Türk asansör ustalarının yetişmesi en fazla bizden bir göbek öncesine dayanır. Onlardan sonra ise sektörde bizler yetişmeye başladık. Biz ustalarımızı takip edip, en doğruyu duayenlerden öğrenme şansını yakaladık. Belki o yıllarda sacmış, plastik patenmiş bunları bulmak mümkün değildi ama asansörün dilinden anlayan ustalar bulma açısında bir hayli zengin bir dönemdi. Şimdi ise sayısız malzeme ve sayısız makina var artık. Bizim başladığımız dönemde Türkiye’de yıllık bin asansör üretilmiyordu bile. Günümüzde ise ortalama 50-55 bin asansör üretiliyor. Diyebiliriz ki; bugün yokluklar dönemi geride kaldı ve sektör son 40 yılında çok iyi bir noktaya geldi. Hemen hemen imalatçılarımızın çoğu Avrupa ülkeleri de olmak kaydıyla dünyanın her yerine ihracat yapıyor. Eskiden her şey ithal gelirken şuan bizler ihracat yapıyoruz. Bugün Merih Asansör, içinde pek çok önemli Avrupa ülkesinin de yer aldığı 65 ülkeye asansör ihraç ediyor. Bu gerçekten Türk Asansör sektörünün geldiği yer açısından oldukça önemli bir kıstastır.

“PRENSİPLERİNİZ İŞİNİZİN ANAYASASI OLSUN”

Sektördeki genç firmalara, birikimlerinizden yola çıkarak neler tavsiye edersiniz?

YUSUF ATİK : Bana göre hangi alanda olursanız olun, öncelikle bir insanın belli bir iş yaparken prensipleri olmalı. Ve bu prensipler bir anayasaya sadık kalır gibi uygulamalı. Prensipleriniz işinizin anayasası olsun.  Tüm bunlardan sonra ise; işini sağlam temellere oturtabilmesi ve sürekliliği sağlayabilmesi için kurumsallık alt yapısını mutlaka ve mutlaka oluşturması şart. Biz  Merih olarak 42 yıl öncesinden kurumsal bir yapı olmanın gerekliliklerini tespit ederek, alt yapımızı buna göre kurduk. Merih’in yöneticileri de en az benim kadar kurumsallık konusunda hassaslar. Büyümenin de kaliteyi arttırmada da kilit noktası bana göre budur. 

“TEK SERMAYEM ÇALIŞMA AZMİMDİ” 

Başarınızın arkasındaki sırrı bu ilkelere sadık kalmakta arayabilir miyiz?

YUSUF ATİK : Prensiplerini uygulamak disiplin ve dürüstlüğü de beraberinde getirir. Disiplinli çalışarak dürüst olacaksın ve ne kendi hakkını yedireceksin ne de başkalarının hakkını gasp edeceksin. Başarının özü budur. Ben kırsalda yaşayan bir aileden geldim ve tek sermayem çalışma azmimdi. Çalışma azmimi yanıma alarak bu yola çıktım.  Çalışmaktan başka çarem de yoktu. Hep çalıştım, hep çalıştım. Bu iş çalışmadan olmaz.  Bir de sanayici dediğin gördüğünü hemen kapmalı, işine sahip çıkıp, yoluna hız kesmeden devam etmeli. Benim işimdeki büyümemin bir sırrı da budur. Gördüğüm teknolojiye hemen dikkat kesilir, araştırır, inceler ve kendi işime nasıl uygularım diye düşünürüm. 

TÜRKİYE’NİN EN BÜYÜK ASANSÖR FABRİKASI İNŞA EDİLECEK

MERİH Asansör’ün güncel çalışmaları ile ilgili bize neler söylersiniz?

Merih otomasyona ve yenilikçi teknolojilere önem veren bir marka. Bu alanda AR-GE ve ÜR-GE mühendislerimiz ile birlikte önemli çalışmalara imza atıyoruz. Bunun dışında TİM (Türkiye İhracatçılar Meclisi)  ile birlikte 6 aydır yürüttüğümüz bir inovasyon projemiz var. Şirketimizde 23 kişilik bir inovasyon ekibi kurarak, şirketin  inovasyon haritasını çıkarttık. Bu proje ile birlikte şirket içinde inovasyon kültürünü yaygınlaştırmayı amaçlıyoruz. Ayrıca, Merih deyince akla gelen kalite, güven sağlamlık ve estetik üzerine ürün geliştirmelerimiz devam ediyor. E Serisi ürünlerimiz, anti Vandal kapımız gibi pek çok yeni ürünlerimiz piyasada aranan özelliklerde . Önümüzdeki bir kaç ay içerisinde Merih Asansör çok daha farklı ürünler ve çalışmalarla kendinden bahsettirmeye devam edecek. Bunlardan en önemlisi şu an henüz zemin etütleri süren yeni bir fabrika inşaatımız var. 2020’de inşaatını hızlandıracağımız bu fabrika ile Türkiye’nin en büyük asansör fabrikasını Ankara’da kuracağız. 

MARS İLE YURT DIŞI PAZARI HEDEFLENİYOR

Merih’in 2 yıl önce kurulan MARS isimli bir markası daha bulunuyor. MARS ile yönünü yurt dışı pazarına çeviren MERİH, dış pazarda bu marka ile bilinirliğini arttırıyor.

YUSUF ATİK : Pazar olarak ufkumuzu daha da genişlettik. Fransa’ya, İngiltere’ye ve Avrupa’nın pek çok noktasına hali hazırda satışlarımız var. Ama şu an Güney Amerika, Afrika ve Rusya’da yeni Pazar çalışmalarımıza dönüşler alıyoruz. Yurt dışında bizim en çok bilinen markamız ise MARS. Biz Mars ile yurt dışı pazarlarımızda sadece kapı ve kabinlerimiz ile değil top yekün asansör sistemleri ile hizmet sunuyoruz. Burada ciddi bir ivme kazandık. MARS, MERİH’in yurt dışındaki ikinci bir markası olarak hızla yükselmeye ve bilinirliğini arttırmaya devam ediyor. 

 “MÜŞTERİ MEMNUNİYETİ BİZİM OLMAZSA OLMAZIMIZ”

YUSUF ATİK : Müşteri memnuniyeti için her şikayet tek tek inceleniyor ve en ufak bir sorun için dahi AR-GE birimizin harekete geçiyor. Bizim kapı ve kabin yapmak kadar önemli bir şey varsa, o da satış sonrası hizmetlerimizdir. Biz, bir ürünü sattıktan sonra mutlaka takibini yaparak, ne gibi sorunlar var, eksikleri var mı ya da ürün ile ilgili yeni talepler var mı bunları tek tek inceleriz. Sıkıntı tek bir vida ile ilgili dahi olsa, konu ile ilgili çalışan tüm birimlerimiz sorunun çözümü için hemen harekete geçer. Hatta kullanıcı hatasından kaynaklı bir sorun dahi olsa yerinde inceleme ve destek için bir ekibimizin asansörün kurulduğu binaya kadar gidip hizmet verdiği de oluyor. Müşteri memnuniyeti bizim olmazsa olmazımız.

“FEDERASYONDA KENDİ ÖZÜMDEN VEREREK GÖNÜLLÜ OLARAK ÇALIŞIYORUM”

İki önemli yöneticiliği bir arada yürütüyorsunuz. Zaman zaman zorluklar yaşadığınız oluyor mu?

YUSUF ATİK: Tabi bazı zorluklar oluyor elbet ama benim her zaman söylediğim bir deyiş vardır; “elma ile armut aynı sepete girmez. Elmanın sepeti ayrıdır, armudun sepeti ayrıdır”. Ben işimdeyken işimi düşünürüm, federasyona geçtiğim zaman da federasyonu düşünürüm. Ama maalesef bizim sektörümüz henüz bunu çözemedi. Bu yüzden benden çok bu iki görevi birbirine karıştıranlar için zorluklar oluyor tahminimce. Yoksa benim için herhangi bir zorluğu ve sıkıntısı yok. Ben federasyonun başındayken fedarasyonun çıkarlarını sonuna kadar savunurum ama şirketimin başına geçtiğim zaman da şirketimin haklarını sonuna kadar savunurum. İkisinin yeri farklıdır. Federasyonda kendi özümden vererek gönüllü olarak çalışıyorum, diğerinde ise rızkım için çalışıyorum. Federasyonun kurucularından biri olarak ben bu yapıya gönül vermişim. Bu gönül bağı da benim için çok kıymetli. Bunun açıkça bilinmesini isterim. 

“SEÇİM ŞU AN BENİM GÜNDEMİMDE YOK”

Haziran 2019’da yapılması planlanan ASFED yönetim seçimlerinde Başkanlık için yeniden aday olacak mısınız?

YUSUF ATİK : Seçim şu an benim gündemimde yok. Federasyonun gündeminde de yok. ASFED’in gündeminde şu an çok iyi bir örnek teşkil eden eğitim çalışmaları var. İsmimizin önüne alacağımız “Türkiye” ibaresi konuları var. Allah’ın izniyle Türkiye’nin her ilinde ASFED’in Milli eğitim bakanlığı ile imzaladığı protokol gereği Mesleki ve Teknik Lise bölümlerinde bir asansör bölümü açılacak. Yakında ASFED “Türkiye Asansör Sanayicileri Federasyonu” olarak anılacak. Açıkçası bu işler, bizim seçim gündemimizin önüne geçiyor. Sektör olarak öncelikli olarak kafamızı yoracağımız meseleler bunlar. 

“DERNEKÇİLİK BİR BEDEL ÖDEMEKTİR”

Atik, sektörde dernekleri ve federasyonu kulaktan dolma bilgilerle eleştiren bir kesimin varlığından da bahsederek, bu konuda ASFED üyeleri adına duydukları rahatsızlığı da dile getirdi.

YUSUF ATİK: ASFED bünyesindeki 16 dernek ile birlikte aktif olarak sektörde faaliyet gösteren çatı kuruluşumuzdur. Bu sektörel bir güç birliğidir. Gerek federasyonlar gerekse dernekler artık dünyada en önemli sivil toplum yapılanmalarıdır. Ama ne yazık ki sektör olarak bu gücün farkında değiliz ve bu birliğin gücünden yeterince faydalanamıyoruz. Burada iki ayrı eleştirim olacak. Birincisi bazı firmalar, derneğe üye oluyor ama hiç bir toplantıya ya da faaliyete katılmıyor. İkincisi ise; hiç üye olmayıp kulaktan dolma bilgilerle dernekleri eleştirenler var. Burada şu bilinmelidir ki; dernekçilik kendi işinden ve zamanından feragat ederek bir bedel ödemektir. Bu bedeli ödemeden eleştiri yapmak ise büyük haksızlıktır. Açıkçası ben en çok bu bakış açısını anlamakta zorlanıyorum. Ben herkesi derneklere ve federasyonumuza destek vermeye davet ediyorum. Bu kendi firmalarının zararına değil tam tersine yararına olacaktır.

“ARTIK BİRLİK OLMA ZAMANIDIR”

“ASANSÖR STRATEJİK SEKTÖR OLMALI”

ASFED’in uzun süredir Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı’nın desteği ile gündeme getirdiği “Asansörde Türkiye Markası” çalışmaları üzerine de konuşan Atik, konu ile ilgili sektör paydaşlarına düşen görevleri hatırlattı.

YUSUF ATİK: Asansör ve yürüyen merdiven sektöründeki arkadaşlarımın şunu iyi bilmesi lazım ki artık birlik olma zamanıdır. Birleşmezsek yok olma zamanımız hemen hemen geldi sayılır. Küresel firmalar hepimizi yutacak güçteler. Türkiye’de asansör ve yürüyen merdiven pazarı açısından çok büyük bir potansiyel var. Türkiye’de neredeyse Avrupa’nın 4-5 katı asansör yapılıyor. Dünyadaki özel ve büyük projeler Türkiye’den çıkıyor. Dolayısıyla küresel markalar ülkemizdeki pazara çok önem veriyorlar. Ama biz yerli markalar günü kurtarma telaşıyla önemli detayları atlıyoruz. Bizim federasyon olarak amacımız; asansör sektörünü Türkiye’deki stratejik sektörler vasfına alınmasını sağlamak. Bundan 50 yıl önce Türkiye’de neredeyse hiç asansör yoktu. Binalar, iki üç katlıydı. Şuan da Türkiye’de 50-60 katlı binalar yapılıyor. Engelli, yaşlı ve hasta vatandaşlar için ise tek katlı pek çok binada dahi asansör zorunluluğu bulunuyor. Bunları düşününce asansör hayatın içinde her zaman var olacak Türkiye ekonomisine can suyu olacak bir sektör. Asansör insan hayatında olmazsa olmazıdır. Bu sebeple asansör sektörünün stratejik sektörler kapsamında değerlendirilmesi için federasyon olarak çalışmalarımızı hızla sürdürmeye devam edeceğiz.  

“50 YILDIR DEĞİŞMEYEN BİR ÇALIŞMA TEMPOM VAR”

Yöneticiliğinizi değerlendirdiğinizde kendinizi nasıl yorumlarsınız? 

YUSUF ATİK: Ben patrondan ziyade çalışanlarımın babası olmaya gayret eden birisiyim. Tabi çalışanlara sormak lazım ama bana göre zor bir patron değilim. Biraz ince eler sık dokurum, kolay kolay beğenmem belki de en zor özelliğim olarak tez canlı olmam konusunda kendimi eleştirebilirim. Bir şey istediğim zaman onun hemen orada çözülmesini isterim. Çalıştığım insanda öncelikle dürüstlük ararım, çalışkanlık ararım. 50 yıldır değişmeyen bir çalışma tempom var. Sabah erkenden gelirim, işimin başında olurum, fabrikayı gezer işçilerimle hemhal ederim. Kimin ne sıkıntısı var bizzat bilirim, ne yapar da o çalışanımın kafasını rahatlatırım bunu kendime dert edinirim.  50 yıldır da sıkılmadan yorulmadan bu işimi yapmaya devam ediyorum.