35 Yıllık Başarı Serüveninin Arkasındaki İsim; Uğur Yener

Küçük bir atölyede tek torna tezgâhı ile işe başlayarak bugün 80 kişiye istihdam sağlayan, sayısız yurt içi ve yurtdışı projeye imza atıp ihracatını her geçen gün arttıran, kendini çalışmaya adamış bir görev insanının hikayesi bu... Asansör sektöründe herkesin ağabeyi olarak bilinen Uğur Yener, onu başarıya götüren meslek hayatının en özel kapılarını Haber Asansörü okuyucuları için açtı.
Her sayımızda sektörümüzden duayen isimlerin başarı öykülerine yer vereceğimiz yazı dizimizin ilk ismi, MP YENER ÖVÜNÇ ASANSÖR’ün Yönetim Kurulu Başkanı Uğur Yener... Her sabah güne yürüyüş yaparak başlıyor, tüm çalışanlardan önce fabrikaya geliyor. Yılların getirdiği alışkanlıkla işlerinin bereketini sabah erken kalkıp, erken yol alarak sağlayacağına inanıyor.  Yorulmak nedir bilmeden 35 yıldır, torna tezgahlarının, makinelerin arasında dolaşıp, her türlü demirin, tabiri caizse kirini pasını içine çekerek, MP Yener Övünç Asansör’ü sektörünün devlerinden biri haline getirmiş. Ama öyle kolay olmamış bu yolculuk... İnişleri, çıkışları, önemli kayıpları ve hepsinin alıp götürdükleri ile yükselişine devam eden bu ismin hikayesini kendi ağzından dinleyelim... Uğur Bey, bu günlere hangi süreçlerden geçerek geldiniz, anlatır mısınız? 1978’de Elektrik Mühendisliği’nden mezun oldum. Tabi o zamanlar gencecik ve hevesli bir delikanlıydım. Sanayiye meraklıydım, çalışkandım. İki yıl kadar Elektrik Mühendisi olarak çalıştım. Sonra kendi işimi kurmaya karar verdim. 1981’de bir kaç arkadaşımla iş hayatına atıldık. İlk başta makina parçaları imalatıyla ve fason üretimle uğraştık. Fakat işler pek benim istediğim gibi gitmiyordu. O sırada ağabeyim Kemal Yener asansör firmasında çalışıyordu. “Gel sen de bu işe gir” dedi.. Giriş o giriş... Elektrik Mühendisi olduğum için, ben de asansörün elektrik-elektronik kısmından başlayayım dedim, “Övünç Mühendislik” firmasını kurarak asansör kumanda panoları üretmeye başladım. Müşteriye sunduk, beğenildi ve bu sayede sektörde bugünlere kadar geldik. Sektöre ilk girdiğiniz zaman ki atölyenizi hatırlıyor musunuz, nasıldı? Hatırlamaz mıyım... O zaman Kartal sanayi sitesinde küçücük bir yerdeydi. İki, üç kişiydik. Bir torna, bir de planya tezgâhımız vardı. Onlarla sipariş almaya, üretim yapmaya başladık. İki tezgâhın zor sığdığı o dükkandan, gördüğünüz bu 7 bin metre kare kapalı alanı, 4 bin metre kare kadar da açık alanı olan fabrikamıza ulaştık. Şuanda 80 kişilik kadromuz ve yeni nesil çeşitli tezgâhlarımızla üretim yapıyoruz. İlk günlere göre şu an ki ürün yelpazeniz oldukça geniş... Tabi... Artık sadece pano üretmiyoruz. Zamanla asansörü oluşturan diğer parçalara da yöneldik. O dönemde sektörde ihtiyaçlar çok fazlaydı ama yapacak yetkinlikte firma yoktu. Biz de kendimizi geliştirdik ve kumanda panolarından, asansör kabinlerine kadar asansörün başlıca bileşenlerine yönelik üretimler yapmaya başladık. Bir asansör sisteminin tamamı kabaca 50-60 kalem malzemedir. Burada elektronik aksamları, kabin, kabin mekanik aksamları ve taşıyıcı sistemlerini yapıyoruz. Ayrıca ilk ürünlerimiz olan elektronik kumanda panolarını da üretmeye devam ediyoruz. Bunlarla asansörün 10’a yakın kalemi çıkıyor fabrikamızdan. Bu da bir asansörün aşağı yukarı %30’unu oluşturur. Bütün asansörü burada üretmek gibi bir imkanımız yok. Zaten tüm dünyada bu böyledir. Sektörde alanında uzman, yerli ve yabancı çeşitli çözüm ortaklarımız var. Kılavuz raylar, makineler, kapılar, butonyerler gibi geri kalan ürünleri bu firmalardan tedarik ederek komple bir paket asansör sistemi olarak müşterilerimize sunabiliyoruz. Mesleğe başladığınız 80’li yıllarla bugünü karşılaştırdığınızda, sektör açısından nasıl bir tablo çıkıyor ortaya? En sevdiğim konu bu işte, eskileri anlatmak... O dönemde her şey kıymetliydi. Malzeme kıymetliydi, personel kıymetliydi, eğitim kıymetliydi... Asansör sektöründe vasıflı eleman yoktu, kaldı ki mühendis bulmak çok zordu. İstanbul’da gayrimüslimlerin yanında yetişmiş ustalar vardı, onların sayesinde asansör yapılırdı. Üretim ise neredeyse yok gibiydi. Günümüzde her türlü üretimi yapabilen bir sanayimiz var. İstenilen ve aranan ürünler ucuzladı. İhtiyacımız olan tüm ürünlere rahatlıkla ulaşabiliyoruz. O zamanlar bilinen markaların ürünlerinde inanılmaz fiyat yüksekliği vardı. Her şeyi alamazdık. Sektöre ilk girdiğim yıllarda elimizdeki malzeme ile çözüm üretmeye çalışıyorduk. Mesela 1950 model telefon santrallerinden çıkma röleler ile kumanda panoları yapıyorduk. Artık arz talep dengeleri çok değişti. Globalleşen dünyada üretimin kolaylaşması, standartların yakalanması kaliteyi getirdi. “Yerli Üretimde Ürün Kalitesi Çok Yüksek” Üretimdeki bu artış, yerli asansör sektörümüzün zaman içindeki başarısının da bir göstergesi. Eskiden pek çok asansör parçası ithal edilirken, günümüzde bir asansörün neredeyse tüm parçaları Türkiye fabrikalarında üretilebiliyor diyebilir miyiz? Elbette diyebiliriz... Her şeyden önemlisi yerli üretimde ürün kalitesi gitgide artıyor. Artık çok rahatlıkla Avrupa normlarında kaliteyi yakalıyoruz. Bir standart var ve herkes bu standarta, her şeyden önce can ve iş güvenliği için uymak zorunda. Yabancı firmaların ürün kalitesini yakalamış durumdayız. Onların yaptıkları ürünler bizimkilerden farklı değil ama bilinirlik söz konusu. Yerli üreticiye, sadece tanınmış marka olmaları yönünden üstünlük sağlıyorlar, yoksa bizim üretim kalitemiz aynı. Hatta şunu rahatlıkla söyleyebilirim ki Türkiye’de pek çok yerli üretim firmalarının ürün kalitesi, malzeme içeriği, yabancı pek çok markadan kat kat üstün. Çünkü bazı yabancı firmalar, ürünlerini Çin’den paket olarak alıyorlar ve üzerine markalarını basarak pazarlıyorlar. Ama yerli üretici olarak bizlerin malzemeleri öyle değil. Ayrıca Türk asansör sektörü olarak ürünlerimiz tüm dünyaya ihraç ediliyor ve hizmete sunuluyor. “Hepimiz Personelimizin Mutlu Olmasını Sağlamalıyız” Bunca yılın sanayi tecrübesi ile asansör sektörünün temelindeki sorunları nasıl değerlendiriyorsunuz? Önceliğimiz yerli üretim olmalı. Yerli üretimi arttırıp birbirimize destek olmalıyız. Birleşmemiz ve birlik olmamız lazım. Atalarımızın söylediği gibi; bir elin nesi var iki elin sesi var misali, her daim birbirimizin üretimini desteklemeliyiz. Fiyat ve teknik standardizasyonu sağlamamız ise kaçınılmaz olmalı. Zaten teknik standartlarda birlik olunursa, fiyat da kendiliğinden standarta oturur. Çünkü malzememiz belli... Bunun dışında; merdiven altı diye tabir edilen, belgesiz, standartlara uymayan üretimlerin, mümkün olduğu kadar kaldırılması şart. Bir de benim en önemli olmazsa olmazım, çalışan personelin yüzünü güldürmek. Önceliklerimizden biri de bu olmalı. Siz personelinizi mutlu eder, çalışma koşullarını iyileştirirseniz üretici olarak siz de memnun olursunuz. Dolayısıyla iyi ürünler elde eder ve müşterinizi de mutlu edersiniz. İşin temeli budur. Bir de sektörümüzde çokça anılan haksız rekabet meselesi var... Rekabette sıkıntımız nerede başlıyor sizce? Rekabet muhakkak çok iyi... Kaliteyi arttırıcı, geliştirmeye yönelik rekabet, iş ve can güvenliğini sağlar, sektörümüzü de geliştirir. Ancak geliştirmeye yönelik rekabetten bahsedebilmek için her şeyin normal standartlarda yapılıyor olması lazım. Bizim sektörümüzde rekabette sıkıntı şurada başlıyor; normsuz, standart dışı malzemeler kullanarak fiyat düşüklüğü yapmak ve kötü koşullarda personel çalıştırarak kâr elde etmeye çalışmak... İşte bu bizi baltayan en büyük sorunlardan biri. Üretimde standartların geliştirilmesi ve uygulama zorunluluğu daha yeni yeni piyasamıza giriyor. Kontroller, yeşil, mavi, kırmızı etiketler... Bu denetimler kalitenin artmasını sağlayacaktır. MP Yener Övünç Asansör olarak arzumuz; fiyat değil kalite rekabetine sürükleyecek olan, bu teknik standardizasyonlar ve AR-GE faaliyetlerinin geliştirilmesidir. “İşini İyi Yapan Firmalar İçin İstediği Kadar Teknik Koşul Gelsin, Değişen Bir Şey Olmaz” Sizce son gelen EN 81-20/50 standardizasyonunun piyasaya etkisi nasıl olacak? Piyasaya bir standart getirmesi ve iş güvenliğini sağlıyor olması önemli. Bir kere çalışan personelin güvenliğini sağlama alıyor. Daha önce bir sürü iş kazası oluyordu. Eğer bu standartlara uyulursa iş kazaları neredeyse son bulacak. Ayrıca engelli vatandaşlar için de kullanım kolaylığı sağlıyor. Aslında bu standartlar tamamen kullanıcı güvenliğine yönelik. İşini iyi yapan firmalar için istediği kadar teknik koşul gelsin, değişen bir şey olmaz diyebiliriz. Yeterliliği olmayan firmalar da bunlara uyum sağlayamayacağı için umut ediyoruz ki artık daha düzgün ürünler çıkacak. İnsanlar gözü kapalı, asansörlerine güvenmeye başlayacak. Binasına yaptırdığı asansörden tereddüt etmeden; “Etiketi var, imar yasası var, ben kandırılmıyorum. Yaptırdığım asansörün hakkını veriyorlar” diyebilecek. Sene sonuna geldiğimiz şu günlerde bir değerlendirme yaparsanız, MP Yener Övünç Asansör nasıl bir 2017’i geçirdi? 2017 bizim için çok verimli bir yıldı. Hem müşterilerimiz hem de çalışanlarımız açısından oldukça başarılıydı. Bir kere bu sene %80 civarında bir büyüme ivmesi kazandık. İhracatlarımız %100 arttı diyebiliriz ki bu bizi çok mutlu etti. Avrupa’da İspanya’dan, Almanya’ya Slovakya’ya özellikle Orta Avrupa’da yeni yeni müşterilerimiz oldu. Neredeyse hiç ithalat yapmadan ürünlerimizi iç piyasadan sağlamış olmak bizim için çok önemli bir başarı. “MP Yener Övünç Asansör, Kazandığını Sektöre Harcayan Bir Çalışma İlkesine Sahip” 2017 yılı sizin yılınız oldu diyebilir miyiz? Bu fabrikayı randımanlı devreye alışımız bu sene oldu. Aslında geçen sene taşındık ama verimi bu sene almaya başladık. Biz gücümüzü hissettikçe, Avrupa’dan ve Türkiye’den gelen müşteriler bunu görüyorlar. Hem üretim tesisini görüyorlar, hem personeli, hem fabrikadaki organizasyonu görüyorlar. %80’lere yaklaşan büyüme fabrikaya yaptığımız yatırmın bir getirisidir. MP Yener Övünç Asansör kazandığını fabrikaya, sektöre ve çalışanlarına harcayan bir çalışma ilkesine sahip. Dolayısıyla müşteri de bu üretim katkısındaki artışı ve işin hızlandığını görüyor ve buradan bir güven ortamı oluşuyor. Bizim yıllar içinde hep büyümelerimiz oldu ama bu seneki %80’lere ulaşan rakamlar tamamen yatırımın etkisi ve kapasite artışı ile ilgili. Üretim tesisinin ve işletmenin insanlara sağladığı güven ile ilgili bir şey . O yüzden dediğiniz gibi bizim için çok pozitif bir sene geçti. Bu sene gibi 2018 de bizim yılımız olur inşallah. Öngörüleriniz doğrultusunda sektörün 2018’i için neler söylersiniz? 2018’in daha parlak bir yıl olmasını umut ediyorum. Bir kere bu standartların, yeni imar kanunun, etiket sisteminin bir faydasını görmeliyiz. Hem çalışanlar, hem güvenlik, hem de üretim açısından. Bu aynı zamanda kullanıcılarımız ve müşterilerimiz açısından pozitif bir gelişme sağlayacaktır. 2018’de uygulanan bu standartlarla artık insanlar kandırılmayacaklar. İstedikleri ve bekledikleri ürünleri kullanacaklar. Daha önce müteahhitler bir metre kare kabin yapıyordu, iki kişi ancak sığıyordu. Ama şimdi öyle değil, binanın kapasitesine göre bir asansör hatta bir kaç asansör yapılacak. Müteahhit de bunu yapmak zorunda. Mimari projeyi çizerken bile kuyusunu projesini ona göre şekillendirecek ve ona uyacak. Bunlar işini iyi yapan sektör çalışanları için 2018’in getirileri olacak. İnsanlar içinse 2018 artık çok daha güvenli asansörler demek... “Oğlumun Bıraktığı Yerden Devam Etmeye, Adını Yaşatmaya Çalışıyoruz” 35 yıllık meslek hayatınızda, seyrinizi değiştirecek önemli zamanlar ya da olaylar yaşadınız mı? 35 yıllık süreçte benim için en önemli ve zor zamanları oğlumun kaybında yaşadım. Bu benim için çok zor bir süreçti. Hem bir baba hem de bir şirket sahibi olarak en büyük kaybım O’dur. Onun bu fabrikaya emeği çok fazladır. Şirketin büyümesinde bir mühendis ve işletmeci olarak büyük katkı sağlamıştır. Onun sayesinde çok gelişmeler kaydettik. Oğlumun bıraktığı yerden devam etmeye, adını yaşatmaya çalışıyoruz. Sizi başarıya taşıyan en önemli özelliğiniz nedir sizce? Benim bir özelliğimden ziyade, başarımın altında yatan her zaman yanımda olan ailemdir. Bir de beraber çalıştığım ekibim. Onlar da ailemin bir parçası... Onlardan aldığım destek ve işimi severek yapmak beni buraya getirdi. Tabi aldığım eğitim de bunların tuzu biberi... “Bu Ülkenin Çalışkan İnsanlara İhtiyacı var” Sektörün büyümekte olan şirketlerine ve gençlerine neler önerirsiniz? Öncelikle iyi bir eğitim almalı, kendilerini geliştirmeli, çalışkan ve üretken olmalılar. Bu ülkenin çalışmaya, çalışkan insanlara ihtiyacı var. Birileri çalışacak ki bu ülke bir yerlere gelsin. Ama tek başına hiç bir şey olmaz. Yanına çalışanlarının da gücünü alacak. Teknolojiyi ve sektörü iyi takip edecekler. Meslek etiklerine uymaları, dürüstlük ilkesiyle çalışmaları önemli... Erkenden zengin olmanın hevesiyle değil, çalışıp üretip bir şeyler sahibi olmanın isteğiyle ilerlemeleri lazım. Emanet para ile büyümek gerçekçi değil. Müşterinin parası ile büyümek size bir şey kazandırmaz. Bunları zamana yayıp emin adımlarla ilerleyerek, kimseyi üzmeden yol almalılar. 1957 Erzurum doğumlu olan Uğur Yener, Elektrik Mühendisi. 1980’li yılarda makina parçası imalatı ve fason üretim ile sanayi alanında çalışmaya başladı. İki kişi tek torna tezgahı ile başladığı asansör serüvenine, 7 bin metrekare kapalı, 4 bin metre kare açık alanı ile 80 kişi istihdam eden MP Yener Övünç Asansör‘ün Yönetim Kurulu Başkanı olarak devam ediyor. Başarısının sırrını, “çok çalışmak ve çalışanların emeğine saygı duymak” olarak ifade ediyor. Personelini çocukları gibi koruyup kolluyor. İstanbul’un tarihi mekanlarını gezmek ise onun en büyük tutkusu.